Ana içeriğe atla

Çemberin Neresindesin ?

Geçen günlerde bir kişisel gelişim kitabı okudum.Daha önce kişisel gelişim kitablarına karşı bir önyargım varken bu kitab tüm önyargılarımı yıkıp geçti.Kinsun dan Ben Kendime Yeterim isimli kitab bazı şeylerin hayatımla ilgili düşünmeme neden oldu.Kitabın bir bölümünde : " yaşadığınız ve yaptıklarınız artık standart mı geliyor belkide sürekli aynı çemberde yürüyorsunuz da farkında değilsiniz yoksa çember siz misin yada çemberin dışında mısınız ? " diyor.Hayatımı sorgulamaya başlayınca bu çemberin ne olduğunu acaba gerçekten bir çember çizerek sürekli aynı şeyleri tekrarlayıp tekrarlamadığımı düşündüm.İnsan ne yaparsa sıkılmaz yada ne yapmaya başlayınca çember çizmiş gibi hisseder aynı yerde yıllarca yaşamak sadece bir çember oluşturmak mıdır başka yerlere gitmek yeni yerler keşfetmek çemberin dışına çıkmak mıdır ? ve daha bir sürü soru geldi aklıma.Neyse ki kalmadı geriye cevapsız sorular cevaplarım vardı her biri için.Biraz bu çember üzerine düşünmeye başladım.Çemberim ne kadar belirgin yada gerçek bir çemberin içindemiyim.Son 3 yıldır hayalimdeki arzuladığım meslekleyim.Bunun için yıllarca savaş verdim ve sonunda bunu başarıyorum.(Başardım demek bana bitirmek gibi hissetiriyor ondan kullanmak istemiyorum.) .Şuan çok huzurluyum ama diğer yandan herkesinde en yakından hissetiği bir göç dalgası var Son yıllarda rekor sayıya ulaşmış vaziyette.Herkes daha iyi bir GELECEK için bir yerlerden gitmek istiyorlar gerçekten gidiyorlar mı yoksa sadece aynı çemberin farklı bir kısmından mı bakıyorlar orası düşünceli.Bende ne yazık ki bir çok arkadaşımı bu göç dalgasına kurban verdim.Zekalarına donanımlarına güvendiğim insanlar birer birer gittiler uzaklara daha iyisi için tabi birçok sebebleri vardı kendilerincede haklılardı.Peki gitmek çemberden çıkmak mıdır ? Gidince herşey düzelecek mi çok çok uzaklar bize tüm güzellikleri vermeye hazır mı ? Bunun cevabını uzun süre veremedim gözlemleyerek bulmak istedim giden arkadaşlarımdan dostlarımdan öğrendiklerim deneyimlerinden anladıklarım bana cevabımı bulmakda yardımcı oldular.Nereye gidersen git aslında çemberin dışına çıkmıyorsun içindede değilsin sadece farklı bir kısımdan bakıyorsun hayatına esas noktası senin ve hayatındaki tercihlerin oluyor.Daha iyi bir hayat için gitmek,çemberini daraltmak olabiliyor yada var olmayan bir çember yaratmışta olabiliyorsun.Bunu anlamanın kolay olabileceğini düşünmüyorum.Bende çözdüm diyemem ama farkındalığım arttığını söyleyebilirim.Yıllardır bir küçük ülkede yaşamıma devam ediyorum bazen çok şikayet ediyorum ama her zaman deniyorum KEŞFEDEREK ilerliyorum.Çok mutsuzsam sebeblerini bulup değiştirmeye çalışıyorum bu zaman alsada bunu için uğraşmaya deyiyor.Şimdi çemberi düşününce yaşadığım yer ve yaptıklarımı keseye koyunca çemberin parçasıyım demek haksızlık gibi geliyor.Çünkü her sıkıldım dediğimde yada kendimi tekrarladığımı hissetiğimde başka yola girmekten korkmadım.Bu 5 yıl çalıştığım şirketden bir gün içinde istifa edip gittiğimide katmalıyım.Bu yaptığım durumdan dolayı cesaret alıyorum aslında bir başka yolum için.Çemberin olmadığına emin değilim sorguluyorum fakat denediğim ve uğraştığım yolların tamamlanmak üzere olduğundan eminim.Gitme zamanı değil farklı ortamlarda kendimi keşfederek öğrenmeye devam etmem gerektiğini hissediyorum.Çemberi düşünmek istemiyorum.Bu düşünce beni geriyor ama farkındalık yaratması iyi hissettiriyor.GİTMEK çözüm mü bence değil sırf GİTMİŞ olmak için GİTMEK  bence anlamsız.Kendini keşfetmeye başka denizlere açılmaya karar veridkten sonra bu yolculuk için hareket etmek daha önemli ve anlamlı.Şunu açıkca belirte bilirim ki ben artık yeni limanlara açılma zamanının geldiğinin farkındayım.Bunun için uygun rüzgar,güneş ve bulutlara ihtiyaçım yok ama doğru zamana ihtiyaçım var.Beklediğimi düşünmüyorum ama doğru zaman için çalışıyorum.Hayat artık oldukça zor insanlar pek çok konuda acımasız ve artık kalbden bişeyler hissetmek oldukça güç gün geliyor en yakın arkadaşınızı bile anlamak zorlaşıyor.Birini sevmeye çalışmanın bile yorduğu bir hayattayız.Sevgisizlik en kötüsü ve malesef sevginin olmadığı günlerimiz var.Sevgi ile ilgili herşey elimizde buna inanıyorum büyütmekte öldürmekte yeniden ekip baharın glemesini beklemekte yada sadece kışın geçmesini oturup beklemekte...Çemberin neresindesin ? sorusuna sizinde bir cevap vermenizi istiyorum yada en azından ki çok değerli aslında düşünmenizi istiyorum.Hayatınızı düşünün,sevdiğiniz o özel insanları,sevmediklerinizide,tahammül etmek zorunda kaldıklarınızıda düşünün ve bunlarla ilgili ne yapmanız gerektiğinide en zoru bu evet ama GİTMEK başlamadan bunların cevabını verip hareket etmek gerekiyor.Bir kitapda şöyle diyor .Cehennemin köklerine kadar kök salmadan, ağaç cennete ulaşamaz.Nereye ne zaman ulaşırsınız bilemiyorum ama en derin köşemden sizlere güzel günler diliyorum...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belki dünya insan olsaydı, "Yine geldim amaçsız bir dönüş" diye fısıldayabilirdi

Ne olduğunu anlamadan geçen koca bir 365 gün... Belki dünya insan olsaydı, "Yine geldim amaçsız bir dönüş" diye fısıldayabilirdi. Bizde yeni umutlarla toz pembe birkaç saat yaşayalım diye, yemeler içmeler, birkaç havalı story atmak için girdiğimiz bir savaşın içindeyiz. Hayallerimizi dövizin hızına kaptırmışız. Belki yetişebiliriz, belki ucundan yakalayabiliriz. Geçtiğimiz yıl, çok fazla başkaları adına utandığımız, insanlığımızı sorguladığımız bir yıl oldu. Yorucu ve yıpratıcıydı, fakat aynı zamanda ışıklı dört mevsimi de hissettirdi bize. Kendi savaşımın içinde bir adım daha ileriye gittiğim bir yıldı. Çok şey değiştirebildim mi hayatımda? Bazen evet, bazen hayır. Hoşlandığım çocuğun bana yazmaması canımı yaktı, ama Lady Gaga'nın "Kariyeriniz bir sabah uyandığınızda sizi sevmediğini asla söylemeyecek" sözünü hatırlayıp, yoluma daha sıkı sıkı tutundum. 30 yaşın verdiği zorunlu bir olgunlukla birlikte, tahammül sınırlarımız azalıyor. İnsanlara karşı daha az taha

Vaktin varken SEV

Vaktin varken sev, Korkma duygularından sadece yaklaş Yargılama kendini aynalarda sadece inan Kalbin varken hisset sıcaklığını saflaş biraz Çiceklerden yol yap sevgine ve sakın geri dönme Vaktin varken sev, Bir tekrarı daha olmayacak çünkü Bak bir kelebek daha öldü Bu kez kalbinin götürdüğü yere git. Sorma sorgulama sadece git. Vaktin varken sev Koru sımsıkı sar aşkı kaybetme sakın Vedalar acıtsada,korkma ağlamaktan Hadi yaklaş şimdi başlıyor aşk......

+20 Yaş Sendromu

          Hani vardır ya böyle artık aynalara baktığınızda eskisi gibi değilsinizdir nerde o eski günler dersiniz aslında 40'lı yaşlarda söylemeye başlarsınız ama 20 'li yaşlarda da söylemeye başladık biz.Lisede sınıfınızdaki en ilginç (burda ilginç darken aslında en kötüsünü söylüyorum) çiftin sizden once nişanlandığını duymak yada artık doğum günü partileri yerine nişan,düğün partilerine davet edilmeye başladığınız an işte o an 20'li yaş sendromu başlamış oluyor.Daha siz doğru düzgün bir ilişki yaşayamıyorken rekor ilişki süreniz 6 ayı geçmiyorken diğer arkadaşlarınızın nişan törenine gitmeniz insanda hafif bir depresyon ve ufaktan Halil Sezai dinleyerek (ki hiç sevmem) İsyan etmenize sebeb olabilir.Hayallerinizin artık gerçekten saçma olduğunu anladığınız ve çok az bir kısmını gerçekleştirmek için uğraştığınız dönemdir.Aslında hepsini isteseniz gerçekleştirirsinizde arada bir aşk gelince birde evde kalma durumu oluşmaması için biraz olsun vazgeçersiniz.Zate