Ana içeriğe atla

Yalnızlık Değil Derdim

Yalnızlık hiçbir zaman derdim olmadı.

Sizin 'yalnızlık' diye tanımladığınız şey, benim için kendimi dinlemektir.

Esas yalnızlık, kimseyle sevgi paylaşamamaktır; sizi dinleyecek, anlayacak, kahvenize eşlik edecek birinin hayatınızda olmamasıdır. Bu büyük bir yalnızlık olurdu ve inanılmaz çekilmez bir hayat olurdu.

Esas sorun, sevgisizlikten gelmektedir. İnsanların duvarlarından, buz kesmiş kalplerinden.

Herkes mi bu kadar kötü olur? Çoğunluk evet. Unutmamalıyım ki muhtemelen ben de bir başkası için "kötü" biriyim.

Burada görecelik devreye giriyor ama esas konumuza dönersek; yalnızlık değil derdim.

Sevgisizlik, en büyük korkum; sevgisiz kalmak ne büyük bir acıdır. Susuz kalmış bir ağaç gibi hissedersiniz, çaresizce yağmuru beklersiniz.

Paylaşmayı bilmemek, aslında en büyük sorun.

Birbirimizle olan iletişim, en büyük nedeni...

En büyük hediye, aşık olmaktır bu yaşamda. En derinliklerinize kadar hissettiğiniz o korkunç his, ah, ne hoştur...

Ne geldiği, ne de gittiği zaman belli değildir. Ama yaşattıkları eşsizdir.

Bir de tabii ki ikramiyesi vardır, o da seks.

Çoğu zaman seks yüzünden kirletiyoruz duygularımızı ama; modern zaman problemi. Aşkı ve seks'i karıştırmak. Oysa seks, sadece aşkın bir küçük ikramiyesidir.

Yalnızlık değil derdim. Sevgisiz susuz kalmak, acı verir bana. Kimsenin sevgisiz kalmasını istemem.

Bazen yalnızlıkla yüzleşmek, kendi içimize dönmek ve derinliklerimizdeki duygularla baş başa kalmak gereklidir. Bu sessizlikte, kendi gerçek benliğimizi bulabiliriz. Belki de yalnızlık, asıl büyüme ve keşif sürecimizin bir parçasıdır.

Ancak, insanlar olarak bağlantıya ve sevgiye ihtiyacımız olduğunu inkar edemeyiz. Birinin varlığı, hayatımıza anlam katar ve içimizdeki boşluğu doldurur. Paylaşılan bir gülümseme, bir bakış veya sadece yanınızda olan birinin varlığı, ruhumuzu besler ve güçlendirir.

Bu yüzden, yalnızlık değil sevgisizlik asıl korkumuzdur. Sevgisizlik, ruhumuzu kurutur, yüreğimizi sızlatır ve bizi eksik hissettirir.

Ancak umut var; çünkü sevgi, her zaman mevcuttur. İnsanların içindeki iyilik ve sevgi potansiyeli sonsuzdur. Tek yapmamız gereken, bu sevgiyi paylaşmaya ve yaymaya cesaret etmektir.

Belki de hayat, sevgiyi bulma ve onu paylaşma yolculuğumuzdur. Yol boyunca, bazen karanlık ve zorlu anlar yaşayabiliriz, ancak eninde sonunda sevginin ışığı bizi aydınlatacaktır.

Ve böylece, yalnızlık ve sevgisizlik karanlığın gölgesinde kaybolur, yerini sevgi dolu bir yaşama bırakır.

Yüreklerimizdeki güneş hiç batmasın, arada bulutlar kapatır belki gökyüzümüzü. Ama güneş, mutlaka yine aydınlatacaktır.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vaktin varken SEV

Vaktin varken sev, Korkma duygularından sadece yaklaş Yargılama kendini aynalarda sadece inan Kalbin varken hisset sıcaklığını saflaş biraz Çiceklerden yol yap sevgine ve sakın geri dönme Vaktin varken sev, Bir tekrarı daha olmayacak çünkü Bak bir kelebek daha öldü Bu kez kalbinin götürdüğü yere git. Sorma sorgulama sadece git. Vaktin varken sev Koru sımsıkı sar aşkı kaybetme sakın Vedalar acıtsada,korkma ağlamaktan Hadi yaklaş şimdi başlıyor aşk......

Belki dünya insan olsaydı, "Yine geldim amaçsız bir dönüş" diye fısıldayabilirdi

Ne olduğunu anlamadan geçen koca bir 365 gün... Belki dünya insan olsaydı, "Yine geldim amaçsız bir dönüş" diye fısıldayabilirdi. Bizde yeni umutlarla toz pembe birkaç saat yaşayalım diye, yemeler içmeler, birkaç havalı story atmak için girdiğimiz bir savaşın içindeyiz. Hayallerimizi dövizin hızına kaptırmışız. Belki yetişebiliriz, belki ucundan yakalayabiliriz. Geçtiğimiz yıl, çok fazla başkaları adına utandığımız, insanlığımızı sorguladığımız bir yıl oldu. Yorucu ve yıpratıcıydı, fakat aynı zamanda ışıklı dört mevsimi de hissettirdi bize. Kendi savaşımın içinde bir adım daha ileriye gittiğim bir yıldı. Çok şey değiştirebildim mi hayatımda? Bazen evet, bazen hayır. Hoşlandığım çocuğun bana yazmaması canımı yaktı, ama Lady Gaga'nın "Kariyeriniz bir sabah uyandığınızda sizi sevmediğini asla söylemeyecek" sözünü hatırlayıp, yoluma daha sıkı sıkı tutundum. 30 yaşın verdiği zorunlu bir olgunlukla birlikte, tahammül sınırlarımız azalıyor. İnsanlara karşı daha az taha

+20 Yaş Sendromu

          Hani vardır ya böyle artık aynalara baktığınızda eskisi gibi değilsinizdir nerde o eski günler dersiniz aslında 40'lı yaşlarda söylemeye başlarsınız ama 20 'li yaşlarda da söylemeye başladık biz.Lisede sınıfınızdaki en ilginç (burda ilginç darken aslında en kötüsünü söylüyorum) çiftin sizden once nişanlandığını duymak yada artık doğum günü partileri yerine nişan,düğün partilerine davet edilmeye başladığınız an işte o an 20'li yaş sendromu başlamış oluyor.Daha siz doğru düzgün bir ilişki yaşayamıyorken rekor ilişki süreniz 6 ayı geçmiyorken diğer arkadaşlarınızın nişan törenine gitmeniz insanda hafif bir depresyon ve ufaktan Halil Sezai dinleyerek (ki hiç sevmem) İsyan etmenize sebeb olabilir.Hayallerinizin artık gerçekten saçma olduğunu anladığınız ve çok az bir kısmını gerçekleştirmek için uğraştığınız dönemdir.Aslında hepsini isteseniz gerçekleştirirsinizde arada bir aşk gelince birde evde kalma durumu oluşmaması için biraz olsun vazgeçersiniz.Zate