Ana içeriğe atla

meilleur ami





“ meilleur ami” fransızcada en iyi arkadaş anlamına geliyor fransızcayı çok seviyorum ve değişik bir havası olduğu için yazımın başlığını fransızca yazmak istedim.Herkesin kesinlikle bir arkadaşı vardır.Belki sadece arkadaş kelimesi ona çok yakıştığı için birliktesinizdir belkide işiniz düştüğünde hemen telefonla aradığınız yada her an yanınızda olmasını istediğiniz türden biridir.Her ne anlamla olursa olsun insan olarak her zaman bir kişiye ihtiyaç duyarız kimileri bir sevgiliye kimileri en yakın bir arkadaşa fakat bu da bir gerçektir ki sevgilinizle her ne kadar herşeyi paylaşsanızda en iyi arkadaşınız kadar paylaşmamışşsınızdır.Kiminle en güzel şekilde dedikodu yapabilrisiniz yada beğendiğiniz erkeği yada kızı kiminle güzelce bir göz banyosu yapar sonra küçük bir hayal dünyasında el ele gezerek gezintiye çıkar ve hiç çekinmeden yorum yaparsınız tabikide en iyi arkadaşlarınızla.Tanri tarafında verilen en büyük hediyedir bence bir insanın arkadaşının olması evet en güzel duygu belkide Aşktır fakat her duygunun farklı bir tadı ve anlamı olduğu gibi arkadaşlığında farklı bir anlamı ve kokusu vardır.Ona sürekli bakmanız gerekir sadık bir köpek gibidir ne kadar bağırsanız çağırsanızda sizin en kötü gününüzde bile sizin yanınızda olur her ne kadar bir sümük temizlikçisi olmak istemesede hasta olduğunuzda yada ağladığınızda göz yaşlarınızı silmek için solo uzatan tek insanın adı arkadaştır.Arkadaş vezirde eder rezilde güldürürde ağlatırda fakat bir ömür boyu sürdürmeyi başarırsanız işte artık siz harika bir dostsunuz demektir herkese güzel dostluklar kurmasını diliyorum ve sizin her halinize dayanma sabrı gösterdiği için bence en yakın arkadaşınız bir kahve ısmarlamayı hak etmiştir diye düşünüyorum.Tanrı herkese güzel arkadaşlıklar yaşamayı kısmet etsin.
L.G

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belki dünya insan olsaydı, "Yine geldim amaçsız bir dönüş" diye fısıldayabilirdi

Ne olduğunu anlamadan geçen koca bir 365 gün... Belki dünya insan olsaydı, "Yine geldim amaçsız bir dönüş" diye fısıldayabilirdi. Bizde yeni umutlarla toz pembe birkaç saat yaşayalım diye, yemeler içmeler, birkaç havalı story atmak için girdiğimiz bir savaşın içindeyiz. Hayallerimizi dövizin hızına kaptırmışız. Belki yetişebiliriz, belki ucundan yakalayabiliriz. Geçtiğimiz yıl, çok fazla başkaları adına utandığımız, insanlığımızı sorguladığımız bir yıl oldu. Yorucu ve yıpratıcıydı, fakat aynı zamanda ışıklı dört mevsimi de hissettirdi bize. Kendi savaşımın içinde bir adım daha ileriye gittiğim bir yıldı. Çok şey değiştirebildim mi hayatımda? Bazen evet, bazen hayır. Hoşlandığım çocuğun bana yazmaması canımı yaktı, ama Lady Gaga'nın "Kariyeriniz bir sabah uyandığınızda sizi sevmediğini asla söylemeyecek" sözünü hatırlayıp, yoluma daha sıkı sıkı tutundum. 30 yaşın verdiği zorunlu bir olgunlukla birlikte, tahammül sınırlarımız azalıyor. İnsanlara karşı daha az taha

Herşeyin Bittiği Yerdeyim

Herşeyin bittiği yerdeyim tüm hayallerimin umutlarımın hayatımın bittiği yerdeyim.Tüm ümitlerim tükendi emeklerimin hepsi boşunaymış gece gündüz uğraşmalarım,uykusuzluklarım,fedakarlıklarım herşey bir anda hepsini kaybettim artık kaybedecek hiç birşeyim kalmadı kendi bedenimden başka bu nedenle artık korkmuyorum bu durum beni korkusuz bir hale getirdi artık daha ne olabilir ki beni daha çok ne acıda bilir ki diye düşünmeye başladım çok acı çekiyorum ama yinede acılarımdan kurtulmak için uğraşmaya karar verdim son bir kez daha denemeye hayallerim için daha güzel bir hayat için ne olmasa kaybedecek hiçbirşeyim kalmadı umudum çok zayıf karanlık bir çukurda yalnızca güneşin doğmasını bekliyorum gökyüzü birden karardı belki yine birden mavi olur ve benimde çıkmak için uğraştığım çukurdan çıkabilmek için bir ışık bulurum.Herşeyimi yitirdim artık sadece bir nefes alacak kadar ümidim var ama yinede son kez deneyecek kadar ümit bıraktım içimde ve deneyeceğim her ne olursa olsun deneyec

+20 Yaş Sendromu

          Hani vardır ya böyle artık aynalara baktığınızda eskisi gibi değilsinizdir nerde o eski günler dersiniz aslında 40'lı yaşlarda söylemeye başlarsınız ama 20 'li yaşlarda da söylemeye başladık biz.Lisede sınıfınızdaki en ilginç (burda ilginç darken aslında en kötüsünü söylüyorum) çiftin sizden once nişanlandığını duymak yada artık doğum günü partileri yerine nişan,düğün partilerine davet edilmeye başladığınız an işte o an 20'li yaş sendromu başlamış oluyor.Daha siz doğru düzgün bir ilişki yaşayamıyorken rekor ilişki süreniz 6 ayı geçmiyorken diğer arkadaşlarınızın nişan törenine gitmeniz insanda hafif bir depresyon ve ufaktan Halil Sezai dinleyerek (ki hiç sevmem) İsyan etmenize sebeb olabilir.Hayallerinizin artık gerçekten saçma olduğunu anladığınız ve çok az bir kısmını gerçekleştirmek için uğraştığınız dönemdir.Aslında hepsini isteseniz gerçekleştirirsinizde arada bir aşk gelince birde evde kalma durumu oluşmaması için biraz olsun vazgeçersiniz.Zate