Ana içeriğe atla

Egomuzu Besleme İhtiyaçı

Neden sürekli birileri tarafından övgüler almak isteriz ki Bu neyi ispatlar ?
Kimse kendi kendine kim olduğunun farkında değil mi ?
Yoksa herkes kendi gerçeği arkasında hayalindeki o kişi gibimi yaşamaya çalışıyor
Sanırım kendimizi sevmememizden kaynaklanıyor olabilir.
Sırf övünmek yada farklı üşündüğümü belirtmek için söylemiyorum ama ben kendi yeteneklerimle ilgili övgü almaktan yada kendi yeteneklerimiz eşsiz benzersiz göstermekten hoşlanmam ve hiç bir zamanda bunu yapmamaya çalışırım.Ego beslemek gereksiz tehlikeli bir şey gibi geliyor bana her zaman.Fakat şunun farkındayım ki genel olarak insan övülmeyi ister o birşekilde bir ihtiyaçtır.Sürekli birilerine kendimizi ispatlamak için uğraşırız nedensiz ve amaçsız birşekilde.Bunun en büyük sebebi bence toplumumuzun bakış açısında Herkes kuşkusuz bu durumu yaşamıştır.Lise son sınafa gelindiğinde herkes hayalindeki mesleği söylediğinde yakın çevremiz ve hocalarımızda dahil Doktorluk tercih edenler sanki yerçekimini yeniden bulmuş gibi eşsiz benzersiz biriymiş gibi ilgi görürler ve bu nedenledir ki birçoğumuzda beyaz gömlek giymek gibi hayallerimiz vardır.Son zamanların en gözde mesleğide tabikide fizyoterapist genelde tıp fakültesini kazanamayan umutsuz doktorlar olarakdan içimizdeki o egoyu beslemek için beyaz gömlek giyip ailemiz bizden gurur duysun diye seçilen bir bölüm (evet tüm gerçekliği döktüm ortaya kabul edin artık !!)
Tüm bunların arkasında yatan en büyük sebeb kendimizi tanıyamamızdan kaynaklanıyor.Özgüven eksikliği sürekli biri yada birileri tarafından övgü alma arzusuna daha doğru direk egoyu besleme ihtiyaçına dönüştürüyor.Ne yazık ki özgüven yada gerçekliğiyle yaşamak bir beyaz gömlek gibi satın alınıp giyilemiyor (fazla süslü bir cümle oldu farkındayım) En iyi yöntem gerçeklerin farkında olmak yeteneklermizi bilmek herkes eşsiz herkes her işi yapmaz bunu bilmek gerekiyor ve tabikde doktorluk dünyanın en yüksek seviyesindeki meslek değildir .(artık yeter bu moda bitmeli)
Egomuzu beslememliyiz ki açlıktan ölüp yok olsun.Maskelerin arkasına saklanmamalıyız gerçekliğin farkına varıp kendimizi benimsemeyi öğrenmemiz gerek.Kimsenin övgüsüne sığınmayın.Mükemmel olmak zorunda değilsiniz.Kendinize güvenin ve egonuzun peşini bırakın artık.Ego oldukça tehlikelidir bir beyaz gömleği giyip çıkartmaya benzemiyor.

Yorumlar

  1. "Ego"kelimesi latince; ben, benlik, bencillik, anlamini taşımaktadir. ego nun temeli, id ; yani zevk temelli bir istekler ve aşırı ısrarcı temel enerjinin çıkış noktasıdır.
    Ego da,id i harekete geçirme biçmidir.
    Kişi egolarina küçük yaşta anne sütüyle kendine aşılar.
    Daha sonra ileriki yaşlarda inanılmaz bir istek arzusu içine girer (ergenlik çağında sık rastlanır) halk dilinde bencillik olarak bilinen ego kişiye ve cinsiyete gore değişiyor.
    Insanlarda inanilmaz derece isteme arzusu oluşturan ego kişiyle sınırlı kalmayip ,uluslararası diplomasiyi de etkileyebilmekte artı tarihin seyrini değiştirebilmekte
    Bazen buhranlara,krizlere sebep olabilmektedir.
    En büyük hatamız yıllarca süregelen yargılarla hareket edip egoları ona göre şekillendirmek olmuştur
    Bunun içindirki bazen yaptığımız toplumca mücadele kısır döngü oluşturmuştur
    Bütün bunları değiştirmek istiyorsan toplumsal kalıpyargıları yıkmak evvele kendi özgüvenini kazanıp, rasyonel bir şekilde hareket etmek, ve iradeye egoları karıştırmamaktır.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vaktin varken SEV

Vaktin varken sev, Korkma duygularından sadece yaklaş Yargılama kendini aynalarda sadece inan Kalbin varken hisset sıcaklığını saflaş biraz Çiceklerden yol yap sevgine ve sakın geri dönme Vaktin varken sev, Bir tekrarı daha olmayacak çünkü Bak bir kelebek daha öldü Bu kez kalbinin götürdüğü yere git. Sorma sorgulama sadece git. Vaktin varken sev Koru sımsıkı sar aşkı kaybetme sakın Vedalar acıtsada,korkma ağlamaktan Hadi yaklaş şimdi başlıyor aşk......

+20 Yaş Sendromu

          Hani vardır ya böyle artık aynalara baktığınızda eskisi gibi değilsinizdir nerde o eski günler dersiniz aslında 40'lı yaşlarda söylemeye başlarsınız ama 20 'li yaşlarda da söylemeye başladık biz.Lisede sınıfınızdaki en ilginç (burda ilginç darken aslında en kötüsünü söylüyorum) çiftin sizden once nişanlandığını duymak yada artık doğum günü partileri yerine nişan,düğün partilerine davet edilmeye başladığınız an işte o an 20'li yaş sendromu başlamış oluyor.Daha siz doğru düzgün bir ilişki yaşayamıyorken rekor ilişki süreniz 6 ayı geçmiyorken diğer arkadaşlarınızın nişan törenine gitmeniz insanda hafif bir depresyon ve ufaktan Halil Sezai dinleyerek (ki hiç sevmem) İsyan etmenize sebeb olabilir.Hayallerinizin artık gerçekten saçma olduğunu anladığınız ve çok az bir kısmını gerçekleştirmek için uğraştığınız dönemdir.Aslında hepsini isteseniz gerçekleştirirsinizde arada bir aşk gelince birde evde kalma durumu oluşmaması için biraz olsun vazgeç...

Yalnızlık Değil Derdim

Yalnızlık hiçbir zaman derdim olmadı. Sizin 'yalnızlık' diye tanımladığınız şey, benim için kendimi dinlemektir. Esas yalnızlık, kimseyle sevgi paylaşamamaktır; sizi dinleyecek, anlayacak, kahvenize eşlik edecek birinin hayatınızda olmamasıdır. Bu büyük bir yalnızlık olurdu ve inanılmaz çekilmez bir hayat olurdu. Esas sorun, sevgisizlikten gelmektedir. İnsanların duvarlarından, buz kesmiş kalplerinden. Herkes mi bu kadar kötü olur? Çoğunluk evet. Unutmamalıyım ki muhtemelen ben de bir başkası için "kötü" biriyim. Burada görecelik devreye giriyor ama esas konumuza dönersek; yalnızlık değil derdim. Sevgisizlik, en büyük korkum; sevgisiz kalmak ne büyük bir acıdır. Susuz kalmış bir ağaç gibi hissedersiniz, çaresizce yağmuru beklersiniz. Paylaşmayı bilmemek, aslında en büyük sorun. Birbirimizle olan iletişim, en büyük nedeni... En büyük hediye, aşık olmaktır bu yaşamda. En derinliklerinize kadar hissettiğiniz o korkunç his, ah, ne hoştur... Ne geldiği, ne de gittiği zaman...