Ana içeriğe atla

Herkes Haklı

Herkes her zaman kendisini haklı çıkaracak bir nokta bulur her kavgada yada her sorunda suçlamak konusu çok kolaydır istediğiniz kişiyi istediğiniz şekilde suçlama hakkı bulursunuz bu hak nerden gelir hiç belli değildir fakat herkes bu hakkı sürekli kullanır kimse çözüm yolu aramaz bir suçlu aranır suçlanır ve olayların içinden çıkmaya çalışılır Oysa yapılması gereken tek şey vardır o da anlayışlı olmak saygıyı yitirmeden yada daha anlaşılır şekilde çirkinleşmeden olaylı çözme yoluna gitmeliyiz.Küfürle yada kavgayla hiç birşey çözülmez sadece sizin seviyeniz ve kaliteniz ortaya çıkar o kadar. Anlayış sahibi insanlar her yerde problemlere mantık çercevesinde kimse yıpranmadan incninmeden çözmeyi başaran kişilerdir ve en güzel yolda budur.Peki bu yazıyı yazmaktaki amaçım son zamanlarda hiç hoş olmayan olaylar içinde buldum kendimi çok çirkin olayların içinde hakaretlerin fazlaca olduğu fakat her zaman ki gibi lisedeki tarih öğretmenimin sözünü hatırlayarak anlayışlı bir şekilde çözmeyi başardım.Tarih öğretmenim bir derste güzel bir öğüt vermişti:"Her hangı bir konuda gerçekten haklıysanız hiç yılmadan devam etmelisiniz kendinizi ifade etmeyi bilmelisiniz fakat kendinizi kavgayla yada küfürle değil anlayışla kelimeleri kullanarak karşınızdaki kişiye saygınızı hiç bir zaman yitirmemelisiniz kavga ve küfür basit insanların işidir kafalarını çalıştırmadan en kolay yolu seçerler siz onlardan olmayın ve unutmayın ki haklıysanız asla vazgeçmeyin susmayın fakat haksızsanız susma sırası sizdedir"

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vaktin varken SEV

Vaktin varken sev, Korkma duygularından sadece yaklaş Yargılama kendini aynalarda sadece inan Kalbin varken hisset sıcaklığını saflaş biraz Çiceklerden yol yap sevgine ve sakın geri dönme Vaktin varken sev, Bir tekrarı daha olmayacak çünkü Bak bir kelebek daha öldü Bu kez kalbinin götürdüğü yere git. Sorma sorgulama sadece git. Vaktin varken sev Koru sımsıkı sar aşkı kaybetme sakın Vedalar acıtsada,korkma ağlamaktan Hadi yaklaş şimdi başlıyor aşk......

+20 Yaş Sendromu

          Hani vardır ya böyle artık aynalara baktığınızda eskisi gibi değilsinizdir nerde o eski günler dersiniz aslında 40'lı yaşlarda söylemeye başlarsınız ama 20 'li yaşlarda da söylemeye başladık biz.Lisede sınıfınızdaki en ilginç (burda ilginç darken aslında en kötüsünü söylüyorum) çiftin sizden once nişanlandığını duymak yada artık doğum günü partileri yerine nişan,düğün partilerine davet edilmeye başladığınız an işte o an 20'li yaş sendromu başlamış oluyor.Daha siz doğru düzgün bir ilişki yaşayamıyorken rekor ilişki süreniz 6 ayı geçmiyorken diğer arkadaşlarınızın nişan törenine gitmeniz insanda hafif bir depresyon ve ufaktan Halil Sezai dinleyerek (ki hiç sevmem) İsyan etmenize sebeb olabilir.Hayallerinizin artık gerçekten saçma olduğunu anladığınız ve çok az bir kısmını gerçekleştirmek için uğraştığınız dönemdir.Aslında hepsini isteseniz gerçekleştirirsinizde arada bir aşk gelince birde evde kalma durumu oluşmaması için biraz olsun vazgeç...

Yalnızlık Değil Derdim

Yalnızlık hiçbir zaman derdim olmadı. Sizin 'yalnızlık' diye tanımladığınız şey, benim için kendimi dinlemektir. Esas yalnızlık, kimseyle sevgi paylaşamamaktır; sizi dinleyecek, anlayacak, kahvenize eşlik edecek birinin hayatınızda olmamasıdır. Bu büyük bir yalnızlık olurdu ve inanılmaz çekilmez bir hayat olurdu. Esas sorun, sevgisizlikten gelmektedir. İnsanların duvarlarından, buz kesmiş kalplerinden. Herkes mi bu kadar kötü olur? Çoğunluk evet. Unutmamalıyım ki muhtemelen ben de bir başkası için "kötü" biriyim. Burada görecelik devreye giriyor ama esas konumuza dönersek; yalnızlık değil derdim. Sevgisizlik, en büyük korkum; sevgisiz kalmak ne büyük bir acıdır. Susuz kalmış bir ağaç gibi hissedersiniz, çaresizce yağmuru beklersiniz. Paylaşmayı bilmemek, aslında en büyük sorun. Birbirimizle olan iletişim, en büyük nedeni... En büyük hediye, aşık olmaktır bu yaşamda. En derinliklerinize kadar hissettiğiniz o korkunç his, ah, ne hoştur... Ne geldiği, ne de gittiği zaman...