Ana içeriğe atla

Nasıl Yani ?










Her zamanki gibi geçen gün bir şarkı keşfettim ve bıkana kadar dinlemeye devam ediyorum her yarım saate bir birde gittiğim restaurantlarda,cafelerde...vs çalınca daha çok seviniyorum Bana özel çalıyorlarmış gibi geliyor hoş bir duygu.Şarkı nasıl yani ? diyor söz müzik İskender Paydaş (bu kez reklam yapmayacağım sadece şarkı üzerinden birşeyler yazacağım.)


Nasıl yani ? tüm yaşadıklarımız bu kadar tuaf olmak zorunda mı ? istediklerimiz neden bu kadar çok uzakta bizlere el sallıyor yada bizi görmezden geliyorlar.Nerde hata yapıyoruz bulan varsa bizede ipuçu versin çünkü isyan ettim edeceğim yakındır.Herşey bu kadar zor ise doğru yoldasın demektir sözüne ilk zamanlar inanıyordum da artık inanmak gelmiyor insanın içinden yada özlenen beklenen bekleten ümitlerin elinde bir tane gül neden olmaz ? (şarkıdan alıntı) diye sormadan geçemiyor insan.
Tüm bunları düşünürken birde çocukken mahallenin alay ettiği en tuaf çocuğun sizden önce çok güzel biriyle evleneceğini öğrendiğiniz yetmezmiş gibi çocukluk yıllarının intikamını alırcasına düğün davetiyesini anlınıza dayayıp '' bak ben evleniyorum sen daha bekle '' cümlesinin somutlaşmış halini size sununca.Bir bunalım rüzgarları esmeye başlıyor ki gerçekten hasta edecek cinsden rüzgarlar oluyor bunlar.Tabikide gözümüz yok Bir yastıkta huzurlu mutlu yaşlansınlar ama zaten herşey bu kadar Nasıl yani ? diye sordururken bu kadar insanın üzerine gelinmez ki. iyi tarafından bakmak gerekirse birileri bizim sesimizi (yada bu kadar çok düşünen tek kişi benim) duyuyor ve güzel şarkılar yapıyor bizde hem eğlenip hemde içlenerek düşüncelere dalıyor ve böyle tuaf yazılar yazıyoruz.......

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vaktin varken SEV

Vaktin varken sev, Korkma duygularından sadece yaklaş Yargılama kendini aynalarda sadece inan Kalbin varken hisset sıcaklığını saflaş biraz Çiceklerden yol yap sevgine ve sakın geri dönme Vaktin varken sev, Bir tekrarı daha olmayacak çünkü Bak bir kelebek daha öldü Bu kez kalbinin götürdüğü yere git. Sorma sorgulama sadece git. Vaktin varken sev Koru sımsıkı sar aşkı kaybetme sakın Vedalar acıtsada,korkma ağlamaktan Hadi yaklaş şimdi başlıyor aşk......

+20 Yaş Sendromu

          Hani vardır ya böyle artık aynalara baktığınızda eskisi gibi değilsinizdir nerde o eski günler dersiniz aslında 40'lı yaşlarda söylemeye başlarsınız ama 20 'li yaşlarda da söylemeye başladık biz.Lisede sınıfınızdaki en ilginç (burda ilginç darken aslında en kötüsünü söylüyorum) çiftin sizden once nişanlandığını duymak yada artık doğum günü partileri yerine nişan,düğün partilerine davet edilmeye başladığınız an işte o an 20'li yaş sendromu başlamış oluyor.Daha siz doğru düzgün bir ilişki yaşayamıyorken rekor ilişki süreniz 6 ayı geçmiyorken diğer arkadaşlarınızın nişan törenine gitmeniz insanda hafif bir depresyon ve ufaktan Halil Sezai dinleyerek (ki hiç sevmem) İsyan etmenize sebeb olabilir.Hayallerinizin artık gerçekten saçma olduğunu anladığınız ve çok az bir kısmını gerçekleştirmek için uğraştığınız dönemdir.Aslında hepsini isteseniz gerçekleştirirsinizde arada bir aşk gelince birde evde kalma durumu oluşmaması için biraz olsun vazgeç...

Yalnızlık Değil Derdim

Yalnızlık hiçbir zaman derdim olmadı. Sizin 'yalnızlık' diye tanımladığınız şey, benim için kendimi dinlemektir. Esas yalnızlık, kimseyle sevgi paylaşamamaktır; sizi dinleyecek, anlayacak, kahvenize eşlik edecek birinin hayatınızda olmamasıdır. Bu büyük bir yalnızlık olurdu ve inanılmaz çekilmez bir hayat olurdu. Esas sorun, sevgisizlikten gelmektedir. İnsanların duvarlarından, buz kesmiş kalplerinden. Herkes mi bu kadar kötü olur? Çoğunluk evet. Unutmamalıyım ki muhtemelen ben de bir başkası için "kötü" biriyim. Burada görecelik devreye giriyor ama esas konumuza dönersek; yalnızlık değil derdim. Sevgisizlik, en büyük korkum; sevgisiz kalmak ne büyük bir acıdır. Susuz kalmış bir ağaç gibi hissedersiniz, çaresizce yağmuru beklersiniz. Paylaşmayı bilmemek, aslında en büyük sorun. Birbirimizle olan iletişim, en büyük nedeni... En büyük hediye, aşık olmaktır bu yaşamda. En derinliklerinize kadar hissettiğiniz o korkunç his, ah, ne hoştur... Ne geldiği, ne de gittiği zaman...