Ana içeriğe atla

22.2.22

 22.2.22 tüm iki rakamları bir arada ister ters ister düz bak ordalar duruyorlar.

Bugün farklı bir enerji hissedebilmek için keyifli olmaya çalıştım her zaman bunun için uğraşırım fakat bugün biraz daha fazla özenmek istedim ve başardım.

Daha şık giyindim sevdiğim saati taktım herkese selam verdim paylaştıkça çoğalmasını istedim enerjimin ve başardım.

Ne gönderdiysem yüreğimden onu buldum karşımda içten gülümseyen insanlar,kahve yaptım gel içelim diyen dostlar,öğle arasında beni arayıp sesimi duymak isteyen uzakdaki dost ve sevdiğimi sandığım kişiyle karşılaşmak istedim bugün  çünkü kalbimin kapılarını kapattığımı görmesini hissetmesini istedim ve karşılaştım bakışlarımla sessizliğimle duvarlarımı hissettirdim  kapılarımın artık kapalı olduğunu...

 iyi geldi  tüm bunlar.

Bazen o kadar çok düşünüyorum ki beynimde kocaman bir balon gibi şişiyor bir türlü durduramıyorum düşüncelerimi düşünmeyi kaygılanmayı bugün tüm bunları durdura bildiğimi farkedince çok mutlu hissettim.Sanki bugün farklı birşey olacakmış gibi uyanmak güzeldi bugünü diğerlerinden ayıran farklı bir yanı yoktu aslında değişimi sağlayan aslında benim enerjimdi burdaki kilit nokta şu ne göderirsen onu alırsın bu hayatta.Tüm kaygılarımdan endişelimden uzaklaştım bugün ne diye bir çift sayı yanyana geldi diye bir mucize olmasını bekledim ama mucize yerine daha önemli bir farkındalık oldu.Hayatta ne göderirsen onun cevabını alırsın bazen kullandığımız GIF ler gibi olsun hayat, duygu ve düşüncelerimi daha çoşkulu anlatmak özetlemek isterdim aslında ama bir GIF göderirmiş gibi enerjimi gönderebilmeyi ve cevabını almayı öğrendim bugün.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vaktin varken SEV

Vaktin varken sev, Korkma duygularından sadece yaklaş Yargılama kendini aynalarda sadece inan Kalbin varken hisset sıcaklığını saflaş biraz Çiceklerden yol yap sevgine ve sakın geri dönme Vaktin varken sev, Bir tekrarı daha olmayacak çünkü Bak bir kelebek daha öldü Bu kez kalbinin götürdüğü yere git. Sorma sorgulama sadece git. Vaktin varken sev Koru sımsıkı sar aşkı kaybetme sakın Vedalar acıtsada,korkma ağlamaktan Hadi yaklaş şimdi başlıyor aşk......

+20 Yaş Sendromu

          Hani vardır ya böyle artık aynalara baktığınızda eskisi gibi değilsinizdir nerde o eski günler dersiniz aslında 40'lı yaşlarda söylemeye başlarsınız ama 20 'li yaşlarda da söylemeye başladık biz.Lisede sınıfınızdaki en ilginç (burda ilginç darken aslında en kötüsünü söylüyorum) çiftin sizden once nişanlandığını duymak yada artık doğum günü partileri yerine nişan,düğün partilerine davet edilmeye başladığınız an işte o an 20'li yaş sendromu başlamış oluyor.Daha siz doğru düzgün bir ilişki yaşayamıyorken rekor ilişki süreniz 6 ayı geçmiyorken diğer arkadaşlarınızın nişan törenine gitmeniz insanda hafif bir depresyon ve ufaktan Halil Sezai dinleyerek (ki hiç sevmem) İsyan etmenize sebeb olabilir.Hayallerinizin artık gerçekten saçma olduğunu anladığınız ve çok az bir kısmını gerçekleştirmek için uğraştığınız dönemdir.Aslında hepsini isteseniz gerçekleştirirsinizde arada bir aşk gelince birde evde kalma durumu oluşmaması için biraz olsun vazgeç...

Yalnızlık Değil Derdim

Yalnızlık hiçbir zaman derdim olmadı. Sizin 'yalnızlık' diye tanımladığınız şey, benim için kendimi dinlemektir. Esas yalnızlık, kimseyle sevgi paylaşamamaktır; sizi dinleyecek, anlayacak, kahvenize eşlik edecek birinin hayatınızda olmamasıdır. Bu büyük bir yalnızlık olurdu ve inanılmaz çekilmez bir hayat olurdu. Esas sorun, sevgisizlikten gelmektedir. İnsanların duvarlarından, buz kesmiş kalplerinden. Herkes mi bu kadar kötü olur? Çoğunluk evet. Unutmamalıyım ki muhtemelen ben de bir başkası için "kötü" biriyim. Burada görecelik devreye giriyor ama esas konumuza dönersek; yalnızlık değil derdim. Sevgisizlik, en büyük korkum; sevgisiz kalmak ne büyük bir acıdır. Susuz kalmış bir ağaç gibi hissedersiniz, çaresizce yağmuru beklersiniz. Paylaşmayı bilmemek, aslında en büyük sorun. Birbirimizle olan iletişim, en büyük nedeni... En büyük hediye, aşık olmaktır bu yaşamda. En derinliklerinize kadar hissettiğiniz o korkunç his, ah, ne hoştur... Ne geldiği, ne de gittiği zaman...