Ana içeriğe atla

SADECE ET PARÇASIYIZ


Hepsimiz dış görünüşe bakarak insanları iyi kötü olarak ayırmayı inanılmaz çok severiz.Aslında ne kadarda yanıldığımızın farkına daha sonraları varsakta her zaman yapıyoruz.Alışmış kudurmuştan beterdir misali.Dış görünüş sahtedir bir kız görürsünüz 90 60 90 dedikleri vücut ölçülerine sahip kesinlikle arkadaş olmak istersiniz.Tanıdıktan sonra aslında hiç tanımasanızda bir fark olmayacağını anlarsınız ama şişman çirkin diye isimlendirdiğiniz o güzel insan yarın sizin en yakın arkadaşınız olur.Ön yargı çok tehlikelidir.Bir alkol gibi kanınaza girer ve sürekli bir şüpheyle yada yorumla karşımızdakini yargılarız daha merhaba bile demeden.Bunu neden yapıyoruz inanın bilmiyorum çünkü bende yapıyorum her ne kadar önlemeye çalışsamda bir noktada ön yargı dürtüyor insanı.Ama pek yanıldığımıda söyleyemem çünkü insanları iyi gözlemlerim bence insanların davranışlarını iyi gözlemlemek lazım ne içtiğini nerede gezdiğini bunlardan kişiliğiyle ilgili az da olsa bir ipuçu çıkarabiliriz.İnsanları boşuna yargılamayın fazla erkekle gezen bir kızı kesin bu iyi değil yada fazla kızla dolaşan bir erkeği buda yumoş galiba demeyin.Tanıyın ve sonra karar verin.Aslında bundan 3 yıl önce bir kişi dış görüntünün ne kadar önemsiz olduğunu dünyaya göstermeyi başardı her ne kadar basın istediği yerden baksada Lady Gaga dan bahsediyorum kesinlike bunu yazarken bile okuyacak kişilerin: “ aman o tuaf kadın mı ne yaptığı belli olmayan aptal şey.” dediğinizi duyar gibiyim.Ama bakın o aptal kadın o zaman güzel bir mesaj vermişti “dıştan bakıldığında sadece birer et parçasıyız” sizce bu mesaj doğru değil mi ?
L.G

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vaktin varken SEV

Vaktin varken sev, Korkma duygularından sadece yaklaş Yargılama kendini aynalarda sadece inan Kalbin varken hisset sıcaklığını saflaş biraz Çiceklerden yol yap sevgine ve sakın geri dönme Vaktin varken sev, Bir tekrarı daha olmayacak çünkü Bak bir kelebek daha öldü Bu kez kalbinin götürdüğü yere git. Sorma sorgulama sadece git. Vaktin varken sev Koru sımsıkı sar aşkı kaybetme sakın Vedalar acıtsada,korkma ağlamaktan Hadi yaklaş şimdi başlıyor aşk......

+20 Yaş Sendromu

          Hani vardır ya böyle artık aynalara baktığınızda eskisi gibi değilsinizdir nerde o eski günler dersiniz aslında 40'lı yaşlarda söylemeye başlarsınız ama 20 'li yaşlarda da söylemeye başladık biz.Lisede sınıfınızdaki en ilginç (burda ilginç darken aslında en kötüsünü söylüyorum) çiftin sizden once nişanlandığını duymak yada artık doğum günü partileri yerine nişan,düğün partilerine davet edilmeye başladığınız an işte o an 20'li yaş sendromu başlamış oluyor.Daha siz doğru düzgün bir ilişki yaşayamıyorken rekor ilişki süreniz 6 ayı geçmiyorken diğer arkadaşlarınızın nişan törenine gitmeniz insanda hafif bir depresyon ve ufaktan Halil Sezai dinleyerek (ki hiç sevmem) İsyan etmenize sebeb olabilir.Hayallerinizin artık gerçekten saçma olduğunu anladığınız ve çok az bir kısmını gerçekleştirmek için uğraştığınız dönemdir.Aslında hepsini isteseniz gerçekleştirirsinizde arada bir aşk gelince birde evde kalma durumu oluşmaması için biraz olsun vazgeç...

Yalnızlık Değil Derdim

Yalnızlık hiçbir zaman derdim olmadı. Sizin 'yalnızlık' diye tanımladığınız şey, benim için kendimi dinlemektir. Esas yalnızlık, kimseyle sevgi paylaşamamaktır; sizi dinleyecek, anlayacak, kahvenize eşlik edecek birinin hayatınızda olmamasıdır. Bu büyük bir yalnızlık olurdu ve inanılmaz çekilmez bir hayat olurdu. Esas sorun, sevgisizlikten gelmektedir. İnsanların duvarlarından, buz kesmiş kalplerinden. Herkes mi bu kadar kötü olur? Çoğunluk evet. Unutmamalıyım ki muhtemelen ben de bir başkası için "kötü" biriyim. Burada görecelik devreye giriyor ama esas konumuza dönersek; yalnızlık değil derdim. Sevgisizlik, en büyük korkum; sevgisiz kalmak ne büyük bir acıdır. Susuz kalmış bir ağaç gibi hissedersiniz, çaresizce yağmuru beklersiniz. Paylaşmayı bilmemek, aslında en büyük sorun. Birbirimizle olan iletişim, en büyük nedeni... En büyük hediye, aşık olmaktır bu yaşamda. En derinliklerinize kadar hissettiğiniz o korkunç his, ah, ne hoştur... Ne geldiği, ne de gittiği zaman...