Arkadaşlarımızın ilişkileri hakkında konuşmak çok kolay gelir her zaman '' ayrıl canım nolacak bu da çekilmez ki bunu mu buldun Tanrı aşkına'' ve niceleri. başkalarının aşk konularında prof ünvanı almaya aday oluruz fakat kendi ilişkimiz her zaman berbattir.Aşk üç kelimeden oluşurken kolay görünür fakat yaşarken hiçte kolay değil ve çoğu zaman yazıldığı kadar kolay olsaydı diye isyan ederiz.Kolay olan tek şey başkalarının ilişkileri hakkında atıp tutmak yakın arkadaşınız ayrılık canları verdiğinde bir paket peçete ve şarapla yanına gitmek eğer son zamnlarda bu durum artmışsa bunun iki sebebi olabilir birincisi çevrenizdekiler hiç iyi günler geçirmiyor ikincisi sonbahar ayrılık mevsimidir kehaneti gerçek.Ama her ne olursa olsun canınız sıkılıyor ve onun yanındayken ondan sıkılıyorsanız'' bence ayrılın''.
Ne olduğunu anlamadan geçen koca bir 365 gün... Belki dünya insan olsaydı, "Yine geldim amaçsız bir dönüş" diye fısıldayabilirdi. Bizde yeni umutlarla toz pembe birkaç saat yaşayalım diye, yemeler içmeler, birkaç havalı story atmak için girdiğimiz bir savaşın içindeyiz. Hayallerimizi dövizin hızına kaptırmışız. Belki yetişebiliriz, belki ucundan yakalayabiliriz. Geçtiğimiz yıl, çok fazla başkaları adına utandığımız, insanlığımızı sorguladığımız bir yıl oldu. Yorucu ve yıpratıcıydı, fakat aynı zamanda ışıklı dört mevsimi de hissettirdi bize. Kendi savaşımın içinde bir adım daha ileriye gittiğim bir yıldı. Çok şey değiştirebildim mi hayatımda? Bazen evet, bazen hayır. Hoşlandığım çocuğun bana yazmaması canımı yaktı, ama Lady Gaga'nın "Kariyeriniz bir sabah uyandığınızda sizi sevmediğini asla söylemeyecek" sözünü hatırlayıp, yoluma daha sıkı sıkı tutundum. 30 yaşın verdiği zorunlu bir olgunlukla birlikte, tahammül sınırlarımız azalıyor. İnsanlara karşı daha az taha
Yorumlar
Yorum Gönder