Ana içeriğe atla

Dostluk Ölmüşse Katili Sensin







Dostluk Ölmüşse Katili Sensin ne kadar anlam barındıran bir cümle yada lafı nerden anlarsan ordan anla şeklinin daha kibarcası.Dost dost diye nicelerine sarılırızda neler kaybettiğimizi hep geç anlarız.Herkesi dost bilmek aslında düşmanını bilmemektir saflıktır belkide temiz kalpli oluşumuzdandır.Ama bu hayatta en önemli şey dost arkadaşlar ve aile herkes kendine göre değiştire bilir tabi üç büyük önemi ama diğerli hep geçicidir bir sevgili seversin bağlanırsın sonra ya sen bıkarsın yada o bıkar çeker gider yada en kötüsü evlenirsin ve evlilkten 1 yıl sonra göbekli ve yaşlı olursun (ne kadar mutlu olursun kim bilir) peki ya Sağlık; o her dakika değişiyor son aylarda grip salgını aldı başını gidiyor selpak servetine servet katacak tabi bir de eczaneler ve doktorlar (neyse uzar gider) geriye değişmeyen ne kaldı peki tabikide aile ve dostlar.Ailen zaten karşılıksızdır her zaman yanındadır ne kadar seni gıçık etseler bıksanda hep ararsın aslında onları sadece belli etmek istemessin çünkü ''ben büyüdüm artık'' felsefesini takılmak istersin ama yemezler tabi.Dost zaten en kutsal şey dostunuz varsa çok şanslısınız birde tüm deliliklerinize rağmen size katlanıyorsa bence onu bırakmayın hatta sizi bırakma ihtimalinin ortadan kalkması için kelepçeleyin hiç kaçamaz.Dostluk ölmüşmüdür bilmem ama benim dostların sonsuza kadar yaşayacak onu biliyorum birde bitirmeden bir güzel söz daha :''İyi dostlar destek olur.En iyi dostlar hiç birşey olmamış gibi davranırlar.''

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vaktin varken SEV

Vaktin varken sev, Korkma duygularından sadece yaklaş Yargılama kendini aynalarda sadece inan Kalbin varken hisset sıcaklığını saflaş biraz Çiceklerden yol yap sevgine ve sakın geri dönme Vaktin varken sev, Bir tekrarı daha olmayacak çünkü Bak bir kelebek daha öldü Bu kez kalbinin götürdüğü yere git. Sorma sorgulama sadece git. Vaktin varken sev Koru sımsıkı sar aşkı kaybetme sakın Vedalar acıtsada,korkma ağlamaktan Hadi yaklaş şimdi başlıyor aşk......

+20 Yaş Sendromu

          Hani vardır ya böyle artık aynalara baktığınızda eskisi gibi değilsinizdir nerde o eski günler dersiniz aslında 40'lı yaşlarda söylemeye başlarsınız ama 20 'li yaşlarda da söylemeye başladık biz.Lisede sınıfınızdaki en ilginç (burda ilginç darken aslında en kötüsünü söylüyorum) çiftin sizden once nişanlandığını duymak yada artık doğum günü partileri yerine nişan,düğün partilerine davet edilmeye başladığınız an işte o an 20'li yaş sendromu başlamış oluyor.Daha siz doğru düzgün bir ilişki yaşayamıyorken rekor ilişki süreniz 6 ayı geçmiyorken diğer arkadaşlarınızın nişan törenine gitmeniz insanda hafif bir depresyon ve ufaktan Halil Sezai dinleyerek (ki hiç sevmem) İsyan etmenize sebeb olabilir.Hayallerinizin artık gerçekten saçma olduğunu anladığınız ve çok az bir kısmını gerçekleştirmek için uğraştığınız dönemdir.Aslında hepsini isteseniz gerçekleştirirsinizde arada bir aşk gelince birde evde kalma durumu oluşmaması için biraz olsun vazgeç...

Yalnızlık Değil Derdim

Yalnızlık hiçbir zaman derdim olmadı. Sizin 'yalnızlık' diye tanımladığınız şey, benim için kendimi dinlemektir. Esas yalnızlık, kimseyle sevgi paylaşamamaktır; sizi dinleyecek, anlayacak, kahvenize eşlik edecek birinin hayatınızda olmamasıdır. Bu büyük bir yalnızlık olurdu ve inanılmaz çekilmez bir hayat olurdu. Esas sorun, sevgisizlikten gelmektedir. İnsanların duvarlarından, buz kesmiş kalplerinden. Herkes mi bu kadar kötü olur? Çoğunluk evet. Unutmamalıyım ki muhtemelen ben de bir başkası için "kötü" biriyim. Burada görecelik devreye giriyor ama esas konumuza dönersek; yalnızlık değil derdim. Sevgisizlik, en büyük korkum; sevgisiz kalmak ne büyük bir acıdır. Susuz kalmış bir ağaç gibi hissedersiniz, çaresizce yağmuru beklersiniz. Paylaşmayı bilmemek, aslında en büyük sorun. Birbirimizle olan iletişim, en büyük nedeni... En büyük hediye, aşık olmaktır bu yaşamda. En derinliklerinize kadar hissettiğiniz o korkunç his, ah, ne hoştur... Ne geldiği, ne de gittiği zaman...