Ana içeriğe atla

La Vie En Rose " Edith Piaf "









Sokaklarda şarkı söylerken keşfedildi  karanlık hayatı birden sahte ışıklarla aydınlandı belkide sonunun kötü olacağını bilseydi baştan şanslı olduğuna inanmazdı. Edith Piaf, kuşkusuz Fransanın en güçlü sanatçılarındandı romanlara konu olacak bir hayat fazlasıyla acı ve yalnız geçen tam 48 yıl.Edith Piaf fransanın sokaklarında şarkı söyleyerek hayatını devam ettirmeye çalışıyordu Bir gün hayatını kurtaran biri çıktı karşısında şöhret oldu sesi o kadar büyülüydü ki şarkılarını yaşıyordu.Çünkü her şarkısında kendisini anlatıyordu.Acı yıllarını yalnızlığını şöhretin acımasızlığını.O kadını çok seviyorum ince kaşları zayıf çelimsiz duruşu ve bir sihir gibi sesi.Şarkılarını her dinleyişimde kendimi paris sokaklarında hissetmeme sebeb olan o muhteşem kadın.Edith Piaf ın hayatını konu alan ve Marıon Cotılland ın muhteşem performansıyla canlandırdığı kaldırım serçesinin filmini izlemeniz gerek.Filmi izledikten sonra aslında hayatın hiç kolay olmadığının farkına vardım ve Edith Piaf için ağladım hiç kimseye Tanrı sevdiğinin acısını göstermesin ve o acının hiç bir zaman dinmediğini ve sizin ölümünüze sebeb olabileceğinin en büyük kanıdıydı Edith Piafın hayatı.Edith Piaf bir röportajında" Ölümden Korkmuyorum Yalnızlıktan Korktuğum Kadar "demiş ve hayatını tek bir cümlede anlatabilmiştir.Onun hayatını yansıtan yaşadıklarını acılarını en iyi anlatan şarksı kuşkusuz "Non Je ne regrette rien" adlı şarkısıdır.10 ekim Edith Piafın ölüm yıl dönümü huzurlu aşkla uyu güzel Edith Piaf...

non je ne regrette rien

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vaktin varken SEV

Vaktin varken sev, Korkma duygularından sadece yaklaş Yargılama kendini aynalarda sadece inan Kalbin varken hisset sıcaklığını saflaş biraz Çiceklerden yol yap sevgine ve sakın geri dönme Vaktin varken sev, Bir tekrarı daha olmayacak çünkü Bak bir kelebek daha öldü Bu kez kalbinin götürdüğü yere git. Sorma sorgulama sadece git. Vaktin varken sev Koru sımsıkı sar aşkı kaybetme sakın Vedalar acıtsada,korkma ağlamaktan Hadi yaklaş şimdi başlıyor aşk......

+20 Yaş Sendromu

          Hani vardır ya böyle artık aynalara baktığınızda eskisi gibi değilsinizdir nerde o eski günler dersiniz aslında 40'lı yaşlarda söylemeye başlarsınız ama 20 'li yaşlarda da söylemeye başladık biz.Lisede sınıfınızdaki en ilginç (burda ilginç darken aslında en kötüsünü söylüyorum) çiftin sizden once nişanlandığını duymak yada artık doğum günü partileri yerine nişan,düğün partilerine davet edilmeye başladığınız an işte o an 20'li yaş sendromu başlamış oluyor.Daha siz doğru düzgün bir ilişki yaşayamıyorken rekor ilişki süreniz 6 ayı geçmiyorken diğer arkadaşlarınızın nişan törenine gitmeniz insanda hafif bir depresyon ve ufaktan Halil Sezai dinleyerek (ki hiç sevmem) İsyan etmenize sebeb olabilir.Hayallerinizin artık gerçekten saçma olduğunu anladığınız ve çok az bir kısmını gerçekleştirmek için uğraştığınız dönemdir.Aslında hepsini isteseniz gerçekleştirirsinizde arada bir aşk gelince birde evde kalma durumu oluşmaması için biraz olsun vazgeç...

Yalnızlık Değil Derdim

Yalnızlık hiçbir zaman derdim olmadı. Sizin 'yalnızlık' diye tanımladığınız şey, benim için kendimi dinlemektir. Esas yalnızlık, kimseyle sevgi paylaşamamaktır; sizi dinleyecek, anlayacak, kahvenize eşlik edecek birinin hayatınızda olmamasıdır. Bu büyük bir yalnızlık olurdu ve inanılmaz çekilmez bir hayat olurdu. Esas sorun, sevgisizlikten gelmektedir. İnsanların duvarlarından, buz kesmiş kalplerinden. Herkes mi bu kadar kötü olur? Çoğunluk evet. Unutmamalıyım ki muhtemelen ben de bir başkası için "kötü" biriyim. Burada görecelik devreye giriyor ama esas konumuza dönersek; yalnızlık değil derdim. Sevgisizlik, en büyük korkum; sevgisiz kalmak ne büyük bir acıdır. Susuz kalmış bir ağaç gibi hissedersiniz, çaresizce yağmuru beklersiniz. Paylaşmayı bilmemek, aslında en büyük sorun. Birbirimizle olan iletişim, en büyük nedeni... En büyük hediye, aşık olmaktır bu yaşamda. En derinliklerinize kadar hissettiğiniz o korkunç his, ah, ne hoştur... Ne geldiği, ne de gittiği zaman...