Ana içeriğe atla

Virginia Woolf

İngiliz Edebiyatınız Şüphesiz en iyi temsilcelerinden birini anlatmak istiyorum.Virginia Woolf  1882-1941 yıllarında yaşamış farklı yazma teknikleri kullanarak kalema aldığı eserleri gerçekten okunmalı.Hayatı klasik zengin kesim ingiliz aile hayatı tabi güzel evler ingilizlerin meşhur kraket oyunları...vs Kütüphaneye gittiğimde raflarda güzel bir kadın resmi gördüm ve resmin altında ''Yaşamak bir rüyadır uyanmak öldürür'' yazıyordu çok ilgimi çekti ve hemen kitabın arkasını ilk sayfalarını incelemeye başladım bile bu kitap gerçekten Virginia Wool hayatını çok iyi anlatan bir biyografiydi bu kitabı kalema alan Virginia'nın yeğeni Quentin Bell çok iyi bir kitap kitapda yazarın çocukluktan ölümüne kadar olan tüm dönemleri tarihi bir kronolojik sırayla anlatılıyor.Biyografiyi okuduktan sonra hemen yazarı araştırmaya başladım ve birbirinden farklı kitaplarının olduğunu öğrendim ve son 8 gündür kitaplarını okumaktan kendimi alamıyorum.Belli başlı kitapları ve özellikle türkçeye çevrilmiş olarak bulabilecekleriniz : Yıllar,Gece ve Gündüz,Dalgalar,Deniz Feneri,Mrs.Dalloway,Pazartesi ya da Salı... ben şimdilik bu eserlerini bulabildim ve şu anda 3.kitabını Dalgaları okuyorum ve kesinlikle okumanız gerekiyor 1930 yılların bir kadın yazarı ve harika anlatımıyla okurken güzel zamanlar geçireceğinize eminim.

Bazı resimleri:





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vaktin varken SEV

Vaktin varken sev, Korkma duygularından sadece yaklaş Yargılama kendini aynalarda sadece inan Kalbin varken hisset sıcaklığını saflaş biraz Çiceklerden yol yap sevgine ve sakın geri dönme Vaktin varken sev, Bir tekrarı daha olmayacak çünkü Bak bir kelebek daha öldü Bu kez kalbinin götürdüğü yere git. Sorma sorgulama sadece git. Vaktin varken sev Koru sımsıkı sar aşkı kaybetme sakın Vedalar acıtsada,korkma ağlamaktan Hadi yaklaş şimdi başlıyor aşk......

+20 Yaş Sendromu

          Hani vardır ya böyle artık aynalara baktığınızda eskisi gibi değilsinizdir nerde o eski günler dersiniz aslında 40'lı yaşlarda söylemeye başlarsınız ama 20 'li yaşlarda da söylemeye başladık biz.Lisede sınıfınızdaki en ilginç (burda ilginç darken aslında en kötüsünü söylüyorum) çiftin sizden once nişanlandığını duymak yada artık doğum günü partileri yerine nişan,düğün partilerine davet edilmeye başladığınız an işte o an 20'li yaş sendromu başlamış oluyor.Daha siz doğru düzgün bir ilişki yaşayamıyorken rekor ilişki süreniz 6 ayı geçmiyorken diğer arkadaşlarınızın nişan törenine gitmeniz insanda hafif bir depresyon ve ufaktan Halil Sezai dinleyerek (ki hiç sevmem) İsyan etmenize sebeb olabilir.Hayallerinizin artık gerçekten saçma olduğunu anladığınız ve çok az bir kısmını gerçekleştirmek için uğraştığınız dönemdir.Aslında hepsini isteseniz gerçekleştirirsinizde arada bir aşk gelince birde evde kalma durumu oluşmaması için biraz olsun vazgeç...

Yalnızlık Değil Derdim

Yalnızlık hiçbir zaman derdim olmadı. Sizin 'yalnızlık' diye tanımladığınız şey, benim için kendimi dinlemektir. Esas yalnızlık, kimseyle sevgi paylaşamamaktır; sizi dinleyecek, anlayacak, kahvenize eşlik edecek birinin hayatınızda olmamasıdır. Bu büyük bir yalnızlık olurdu ve inanılmaz çekilmez bir hayat olurdu. Esas sorun, sevgisizlikten gelmektedir. İnsanların duvarlarından, buz kesmiş kalplerinden. Herkes mi bu kadar kötü olur? Çoğunluk evet. Unutmamalıyım ki muhtemelen ben de bir başkası için "kötü" biriyim. Burada görecelik devreye giriyor ama esas konumuza dönersek; yalnızlık değil derdim. Sevgisizlik, en büyük korkum; sevgisiz kalmak ne büyük bir acıdır. Susuz kalmış bir ağaç gibi hissedersiniz, çaresizce yağmuru beklersiniz. Paylaşmayı bilmemek, aslında en büyük sorun. Birbirimizle olan iletişim, en büyük nedeni... En büyük hediye, aşık olmaktır bu yaşamda. En derinliklerinize kadar hissettiğiniz o korkunç his, ah, ne hoştur... Ne geldiği, ne de gittiği zaman...