Ana içeriğe atla

Kalbini Sevgi İçin Ne Kadar Açtın ?







Bir gün gelecek ve öleceğiz.Cennet kapısında Tanrı bize günahlarımızı,iyiliklerimizi,haksızlıklarımızı.... yaşadığımız sürece ne yaptığımızı sormayacak.Tanrı sadece bize şu soruyu soracak ; ‘ Sevgi İçin Kalbini Ne kadar Açtın ? ‘ zor bir soru değil mi ? Hayatımız boyunca bizi besleyen yaşama bağlayan tek bağ sevgidir.Kalbimizin atmasını sağlayan bazen saçmalayan bazen güldüren bazende üzen şey sevgidir.Onunla beslenir büyür yeşeririz.Tabi her zaman sevgi bizim için iyi olmaz her yazın kışı olduğu gibi sevgininde iyisi kötüsü var.Ama her koşulda sevgi bizi besler öğretir ders çıkarmamızı sağlar.Sevgi diyorum sevgi bir erkeğe bir kadına bir köpeğe belki bir cansız nesneye duyulan bağlılık duygusu. Aslında en basit duygu hayatımızda fakat fazla farkına varamıyoruz.Yada varmaktan çekiniyoruz.Sevgimizi belli etmekten ‘ Seni Seviyorum ‘ demekten.Tüm bunların yanında  ‘ Sevdikte ne oldu işte bitti ‘ herşey bir gün biter ama yine sevgi kalır belki iyi bitmeyen bir sevgidir ama o iyi bitmeyen sevgi sayesinde daha emin adımlar atmayı öğreniriz.Sevgi Mutluluk getirir aşk getirir sevginin yanında bedavaya bir sürü şey gelir.Mutluluk, zaten sahip olduklarımızla tatmin olma duygusudur.Sadece tatminkarlığımızı besler.Aşk, iki kişi arasında yaşanan geçici bir duygudur.Bazılarımız için bir heves,bazılarımız için sadece cinsellik.Aşk aslında haz almaktır.Sevginin tanımı ise.... Hayatın en güzel şeyidir.Tüm canlıları besleyen bir arada tutan şey sadece sevgidir.Peki şimdi siz kendi hayatınızdaki yaşanmışlıklarınızı düşünün tabi fazla eskilere gitmenize gerek yok siz kalbinizi ne kadar sevgi için paylaştınız ? yada Ne kadar Çok Sevdiniz ?



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belki dünya insan olsaydı, "Yine geldim amaçsız bir dönüş" diye fısıldayabilirdi

Ne olduğunu anlamadan geçen koca bir 365 gün... Belki dünya insan olsaydı, "Yine geldim amaçsız bir dönüş" diye fısıldayabilirdi. Bizde yeni umutlarla toz pembe birkaç saat yaşayalım diye, yemeler içmeler, birkaç havalı story atmak için girdiğimiz bir savaşın içindeyiz. Hayallerimizi dövizin hızına kaptırmışız. Belki yetişebiliriz, belki ucundan yakalayabiliriz. Geçtiğimiz yıl, çok fazla başkaları adına utandığımız, insanlığımızı sorguladığımız bir yıl oldu. Yorucu ve yıpratıcıydı, fakat aynı zamanda ışıklı dört mevsimi de hissettirdi bize. Kendi savaşımın içinde bir adım daha ileriye gittiğim bir yıldı. Çok şey değiştirebildim mi hayatımda? Bazen evet, bazen hayır. Hoşlandığım çocuğun bana yazmaması canımı yaktı, ama Lady Gaga'nın "Kariyeriniz bir sabah uyandığınızda sizi sevmediğini asla söylemeyecek" sözünü hatırlayıp, yoluma daha sıkı sıkı tutundum. 30 yaşın verdiği zorunlu bir olgunlukla birlikte, tahammül sınırlarımız azalıyor. İnsanlara karşı daha az taha

Herşeyin Bittiği Yerdeyim

Herşeyin bittiği yerdeyim tüm hayallerimin umutlarımın hayatımın bittiği yerdeyim.Tüm ümitlerim tükendi emeklerimin hepsi boşunaymış gece gündüz uğraşmalarım,uykusuzluklarım,fedakarlıklarım herşey bir anda hepsini kaybettim artık kaybedecek hiç birşeyim kalmadı kendi bedenimden başka bu nedenle artık korkmuyorum bu durum beni korkusuz bir hale getirdi artık daha ne olabilir ki beni daha çok ne acıda bilir ki diye düşünmeye başladım çok acı çekiyorum ama yinede acılarımdan kurtulmak için uğraşmaya karar verdim son bir kez daha denemeye hayallerim için daha güzel bir hayat için ne olmasa kaybedecek hiçbirşeyim kalmadı umudum çok zayıf karanlık bir çukurda yalnızca güneşin doğmasını bekliyorum gökyüzü birden karardı belki yine birden mavi olur ve benimde çıkmak için uğraştığım çukurdan çıkabilmek için bir ışık bulurum.Herşeyimi yitirdim artık sadece bir nefes alacak kadar ümidim var ama yinede son kez deneyecek kadar ümit bıraktım içimde ve deneyeceğim her ne olursa olsun deneyec

+20 Yaş Sendromu

          Hani vardır ya böyle artık aynalara baktığınızda eskisi gibi değilsinizdir nerde o eski günler dersiniz aslında 40'lı yaşlarda söylemeye başlarsınız ama 20 'li yaşlarda da söylemeye başladık biz.Lisede sınıfınızdaki en ilginç (burda ilginç darken aslında en kötüsünü söylüyorum) çiftin sizden once nişanlandığını duymak yada artık doğum günü partileri yerine nişan,düğün partilerine davet edilmeye başladığınız an işte o an 20'li yaş sendromu başlamış oluyor.Daha siz doğru düzgün bir ilişki yaşayamıyorken rekor ilişki süreniz 6 ayı geçmiyorken diğer arkadaşlarınızın nişan törenine gitmeniz insanda hafif bir depresyon ve ufaktan Halil Sezai dinleyerek (ki hiç sevmem) İsyan etmenize sebeb olabilir.Hayallerinizin artık gerçekten saçma olduğunu anladığınız ve çok az bir kısmını gerçekleştirmek için uğraştığınız dönemdir.Aslında hepsini isteseniz gerçekleştirirsinizde arada bir aşk gelince birde evde kalma durumu oluşmaması için biraz olsun vazgeçersiniz.Zate