ilk gittiğin zamanlar çok kalabalıktı ev gelen giden bir sürü kalabalık bir sürü yüz ve bir sürü dua.Herkesin tek yapabildiği klasik sözler söylemekti.Yalnız hissettirmemeye çalışmak iyi olman için yardım ediyorlarmış gibi görünüyorlardı.Zaman geçtikçe gerçek kalabalığın yerini yine yalnızlık aldı birde onun yanında boş koltuk,yatak,gözlükler,saat,35.sayfasına kadar okunmuş kitap.Hiç birine dokunmalarına izin vermedim veremezdim.Çünkü senin birer parçaların onlarla beraber odanda bizimle.Şimdi zaman çabucak geçti aylar oldu ayrılalı yollarımız.Kahkahalarım eksik fakat gülmeğe devam etmek zorundayım oyunu bozarsam hayat küser.Zaten çok iyi anlaşmadığımız ortada küstürmek büyük hata olur.
Ne olduğunu anlamadan geçen koca bir 365 gün... Belki dünya insan olsaydı, "Yine geldim amaçsız bir dönüş" diye fısıldayabilirdi. Bizde yeni umutlarla toz pembe birkaç saat yaşayalım diye, yemeler içmeler, birkaç havalı story atmak için girdiğimiz bir savaşın içindeyiz. Hayallerimizi dövizin hızına kaptırmışız. Belki yetişebiliriz, belki ucundan yakalayabiliriz. Geçtiğimiz yıl, çok fazla başkaları adına utandığımız, insanlığımızı sorguladığımız bir yıl oldu. Yorucu ve yıpratıcıydı, fakat aynı zamanda ışıklı dört mevsimi de hissettirdi bize. Kendi savaşımın içinde bir adım daha ileriye gittiğim bir yıldı. Çok şey değiştirebildim mi hayatımda? Bazen evet, bazen hayır. Hoşlandığım çocuğun bana yazmaması canımı yaktı, ama Lady Gaga'nın "Kariyeriniz bir sabah uyandığınızda sizi sevmediğini asla söylemeyecek" sözünü hatırlayıp, yoluma daha sıkı sıkı tutundum. 30 yaşın verdiği zorunlu bir olgunlukla birlikte, tahammül sınırlarımız azalıyor. İnsanlara karşı daha az taha
Yorumlar
Yorum Gönder