Ana içeriğe atla

Bana göre Hayat

  • Hayat bir hikaye insanlar hikayenin baş karakterleri tek bir kuralı var sadece bir KEZ yer alabiliyoruz hikayede.Tekrarı yok yani (ona göre yaşamak lazım) Nasıl yaşıyorsunuz ? Nelere inanıyorsunuz ? Nasıl inanıyorsunuz ?  bunlar çok önemli.
  • Aslında hikayemin tam olarak neresinde olduğumu bilmiyorum.Yaşadıklarımdan yada tanıdığım insanların bana öğrettiği şu; Hayat bildiği gibi oynar ve hiç birşey umrunda değil.Hayatı olduğu gibi geldiği gibi yaşayıp şekil vermek gerekir.
  • İnsanlara gelince (biraz fazla eleştirmem gerek).İnsanlara gereğinden fazla değer vermeyin.Kimse sizden daha değerli değil İlk önce kendinizi sevin sonra başka insanıda seversiniz ama öyle tüm kalbinizi vermeyin sadece kalbinizin olduğunu,onun için ısındığını hissettirin yeter fazlasına  gerek yok hak eden yok.
  • Sıkılıncaya kadar devam et ne olmasa gerçekten aşktan sevgiden anlayan yok romeo ve juliet ile birlikte yok oldu  aşk (bunu yazarken nil karaibrahimgilden bu mudur şarkısını dinlemek ayrı bir ilginç oldu) 
  •  Eskisi  gibi aşk sadece gelip kalmıyor çünkü biz Aşkı çok hırpaladık kirlettik o da sadece gelip gitmeye arada bir hissettirmeye karar verdi.
  • İnsanlara sadece istediklerini verin sizde istediklerinizi alın yeter fazla bir anlam yüklemeyin kimseye. 
  • Kendinize GÜVENİN 
  • Birde şunu anlamaya başladım son zamanlarda karşımıza çıkan insanların mutlaka bir sebebi var Öylesine girmiyorlar hayatlarımıza ya biz onlara birşeyler öğretiyoruz ya onlar bizlere birşeyler öğretiyorlar yada yorgun düşmüş yüreğimizi dinlendireceğimiz bir durak oluyorlar.Yani kısacası sebebsiz kimse yok hikayemizde.Yan karakterlerin sebebleri amaçları var Yani anlayacağınız hayat çok iyi bir yazar.
  • Bana göre Hayat güzel bir hikaye bu hikayede yer alıp birde dans öğrenmek harika birşey Kuralları bilince daha eğlenceli oluyor.Yani ben kuralları bildiğimi zannediyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vaktin varken SEV

Vaktin varken sev, Korkma duygularından sadece yaklaş Yargılama kendini aynalarda sadece inan Kalbin varken hisset sıcaklığını saflaş biraz Çiceklerden yol yap sevgine ve sakın geri dönme Vaktin varken sev, Bir tekrarı daha olmayacak çünkü Bak bir kelebek daha öldü Bu kez kalbinin götürdüğü yere git. Sorma sorgulama sadece git. Vaktin varken sev Koru sımsıkı sar aşkı kaybetme sakın Vedalar acıtsada,korkma ağlamaktan Hadi yaklaş şimdi başlıyor aşk......

+20 Yaş Sendromu

          Hani vardır ya böyle artık aynalara baktığınızda eskisi gibi değilsinizdir nerde o eski günler dersiniz aslında 40'lı yaşlarda söylemeye başlarsınız ama 20 'li yaşlarda da söylemeye başladık biz.Lisede sınıfınızdaki en ilginç (burda ilginç darken aslında en kötüsünü söylüyorum) çiftin sizden once nişanlandığını duymak yada artık doğum günü partileri yerine nişan,düğün partilerine davet edilmeye başladığınız an işte o an 20'li yaş sendromu başlamış oluyor.Daha siz doğru düzgün bir ilişki yaşayamıyorken rekor ilişki süreniz 6 ayı geçmiyorken diğer arkadaşlarınızın nişan törenine gitmeniz insanda hafif bir depresyon ve ufaktan Halil Sezai dinleyerek (ki hiç sevmem) İsyan etmenize sebeb olabilir.Hayallerinizin artık gerçekten saçma olduğunu anladığınız ve çok az bir kısmını gerçekleştirmek için uğraştığınız dönemdir.Aslında hepsini isteseniz gerçekleştirirsinizde arada bir aşk gelince birde evde kalma durumu oluşmaması için biraz olsun vazgeç...

Yalnızlık Değil Derdim

Yalnızlık hiçbir zaman derdim olmadı. Sizin 'yalnızlık' diye tanımladığınız şey, benim için kendimi dinlemektir. Esas yalnızlık, kimseyle sevgi paylaşamamaktır; sizi dinleyecek, anlayacak, kahvenize eşlik edecek birinin hayatınızda olmamasıdır. Bu büyük bir yalnızlık olurdu ve inanılmaz çekilmez bir hayat olurdu. Esas sorun, sevgisizlikten gelmektedir. İnsanların duvarlarından, buz kesmiş kalplerinden. Herkes mi bu kadar kötü olur? Çoğunluk evet. Unutmamalıyım ki muhtemelen ben de bir başkası için "kötü" biriyim. Burada görecelik devreye giriyor ama esas konumuza dönersek; yalnızlık değil derdim. Sevgisizlik, en büyük korkum; sevgisiz kalmak ne büyük bir acıdır. Susuz kalmış bir ağaç gibi hissedersiniz, çaresizce yağmuru beklersiniz. Paylaşmayı bilmemek, aslında en büyük sorun. Birbirimizle olan iletişim, en büyük nedeni... En büyük hediye, aşık olmaktır bu yaşamda. En derinliklerinize kadar hissettiğiniz o korkunç his, ah, ne hoştur... Ne geldiği, ne de gittiği zaman...