Ana içeriğe atla

DOĞRU PENCEREDEN BAKMAK

 Doğrusu nerde ? kimine göre günah kimine göre sevap kimine göre büyük cesaret...

 Peki pencere nerde ? nereye bakarsak güzeli iyi olanı bulacağız ?

Son zamanlarda başıma gelen bir çok olumsuzluk yüzünden, oturup düşünmeye başladım.Acaba ben doğru yerden bakmıyor muyum ? Başıma gelen tüm olumsuzlukların sebebi yine benim düşüncelerim mi ? Nasıl ve niçin bunu yapıyorum insan kendi kendine acıyı yaşatır mı ? evet düşününce bu sorunun cevabına tabikide hayır diyor insan ama kendi düşüncelerimizin hayatımızın penceresi olduğunu fark etmeye başladım.Tüm olumsuzluklardan sonra sonunda uyanış diye adlandırabileceğim bir döneme girdim.Tabikide iki günde uyanmadım bu bir süreç ve yaşayarak öğrenmem gerekiyor ki doğru pencereden bakabilmeyi öğrenmeli, hayatıma katmalıyım.Yoksa bu doğru pencereden bak durumu ve benim düşüncelerimin hapsinde çok iyi bir hayatımda olmaycak.Son zamanlarda hepimiz inanılmaz zor bir süreçden geçiyoruz.Herşey çok pahalı sosyal yaşantımız kısıtlanmış durumda ve nasıl kurtulacağımızı bilen yok ve sanırım bunun için bir çözüm yolu bulmaya çalışan bir sistemde yok.National geographic izlediğim belgesellerdeki  ceylanlar yada kaplanlara dönüştürülmüş bir sistemde yaşamaya çalışıyoruz.Bu şekilde bir benzetme yapmak benim içinde üzücü ama kafamdaki diğer benzetmeleri yazsam daha kötü hissedeceğim en yumuşak benzetme bu.Bir olayın olumsuz sonuçlanacağı korkusu, her zaman içimde olmuştur.Bunu ben farkına varmadan her defasında büyütüyorum su veriyorum, bir fidana su verirmiş gibi ve günün sonunda o istediğim gün gelince o tüm olumsuz düşüncelerim gerçekleşiyor.Esas istediğim hayalini kurduğum savaşını verdiğim hedefim olamıyor.Evet bunu bir çok sebebi var geleneksel başlarsak; NAZARa geldim,göz vardı ondan,birde en büyük avutma cümlesi; ''Her olmayan bir işte bir hayır vardır.''Tüm bunlar kendimizi daha iyi hissetmek için söylenen cümleler.Bunlara boş yada işe yaramaz diyemem çünkü bir noktada yine bir pencereden baktığımız zaman bu cümleler hayat kurtara biliyor.Ama başımıza gelen her olumsuz bir durumu buna sebep göstermek sinir bozucu oluyor.Hal böyleyken yine olumsuz sonuçlanan ve tüm dünyanın başıma yıkıldığı bir günün akşamında şöyle dedim kendime '' kendine gel bu durumu çözmemiz gerek ve hemen, kökünden. '' hayatımın geri kalanında birde bu durumla daha fazla savaşmak istemediğime karar verdim.Kendimi motive edecek şeyler bulmak için Tedx konuşmaları,makaleler,psikologların ve felsefecilerin kitaplarını karıştırdım. Bir kitapda şöyle bir cümle geçiyordu;'' Sen hangisine konsantre olursan onu fazla algılar,diğerlerini görmezden gelirsin. '' Bu cümleyi defalarca okuyup birkaç gün kafamda gezdirdim ve bir ışık belirdi,sanırım aradığım şeyi bulmuştum.Tamda her defasında yaptığım şey kaygılarıma,korkularıma daha fazla konsantre olup esas yapmam gerekeni unutuyordum ve haliyle odaklandığım şey başıma geliyordu.Bu duruma kesin çözüm bulduğumu, düşündüğüm gün kendimi dövmek istedim çünkü durumun asıl nedeni  benim korkularıma ve kaygılarıma daha fazla konsantre olmamdan kaynaklanıyordu.İnsan kendine bilmeden bunu nasıl yapabilirdi ki işte korkularımızı yenmeye çalıştığımızı düşündüğümüz noktada aslında daha çok onları büyütüyoruz ve yolun sonuna gelince: '' neden ben bu kadar şanssızım '' diye isyan ediyoruz.Bu durum için astrolojiye,enerjiye  bakıp araştırdım hatta bir ara yıldız haritama baktırdım o alanlar cidden bir kör kuyu gibi kendini kaptırınca gidiyor.Fazla kendimi rahat hissetmediğimi düşündüğümden, o alanlarla ilgilenmeyi bırakdım çünkü o alanlarla hayatı düşünmeye başladığınızda herşeyi yine bir bütüne bağlayıp düşüncenizi odaklamaya çalışıyorsunuz ve bu odaklama enerjiyi büyütme işi bir süre sonra yine korku ve endişelerin farklı boyutlarda yine karşıma çıkma riskinin olabileceğini düşündürdüğünden,bunu yapmakdan vazgeçtim ve sadece arada bir burç yorumuma bakarak, yetinmeye karar verdim.Aslında yaptığım durum doğru pencereden baktığımı düşünürken, pencereden dışarı baktığımda sadece kara bulutları görmekti.Sonrasında güneşin olduğunu, bulutların geçici olacağını ve güneşin orda durduğunu unutmaktı.Esas güneşin varlığına, sevinmem gerekirken bulutlar çok kara ve yağmur yağacak nasıl dışarı çıkacağım, korkusuyla yağmurun yağmasını ve tüm planların ertelenmesini sağlıyormuşum.Doğru pencereden bakmanın önemi görmekden geçiyor, neyi görüyoruz, neyi düşünüp büyütüyoruz. Hayatlarımızda o büyüttüklerimiz şeyleri yaşatıyoruz kendimize, bir nevi kader oyunu gibi.Bir başka örnek eskiden bir kez aldatılmışsanız sevdiğiniz kişi tarafından,karşılaştığınız her insanda bu korkuyla yaklaşıp güzelliklerini görmezden geliyoruz ve günün sonunda yine kadere suç bulup bak yine aldatıldım diyoruz.Karşılaştığımız kişinin gözleri güzelken, biz gözlerinin kör olma durumunu düşünüp onu içimizde büyütüp kör ediyoruz.Sonrada korktuğumuz başımıza geldi nazara geldik diyerek kendimizi avutacak birşeyler bulmaya çalışıyoruz.Bu durumdan çıkardığım nokta şöyle:konsantre olacağım düşüncelerimi artık değerlendirip, odaklanıp,karar veridikten sonra yola çıkacağım korkular ve endişeler her zaman hayatımızda olacak ama bu korku ve endişelerimizi merkezimize alarak yaşamak kendi hayatımızı zindana çevirmekden başka birşey olmayacak.Doğru pencereden bakmaya çalışmak merkezimizde olursa,korkular ve endişelerimiz sadece günün belirli saatlerinde geçen bir bulut olacak.Çimenleri ıslatan yağmurlara dönüşecek,tüm endişelerimiz ve güneş bir o kadar daha çok ısıtacak yüreklerimizi ve tabikide hayatlarımızı.

Doğru pencereden bakmak bir süreç ''öğrendim herşey değişti yaşasın'' diye bir durum söz konusu değil.Bu bir süreç ve yaşadıkça değişip şekillenecek,şekillendikçe baktığınız pencerenizin önünde de bir sürü güzellikler görebileceğiz.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belki dünya insan olsaydı, "Yine geldim amaçsız bir dönüş" diye fısıldayabilirdi

Ne olduğunu anlamadan geçen koca bir 365 gün... Belki dünya insan olsaydı, "Yine geldim amaçsız bir dönüş" diye fısıldayabilirdi. Bizde yeni umutlarla toz pembe birkaç saat yaşayalım diye, yemeler içmeler, birkaç havalı story atmak için girdiğimiz bir savaşın içindeyiz. Hayallerimizi dövizin hızına kaptırmışız. Belki yetişebiliriz, belki ucundan yakalayabiliriz. Geçtiğimiz yıl, çok fazla başkaları adına utandığımız, insanlığımızı sorguladığımız bir yıl oldu. Yorucu ve yıpratıcıydı, fakat aynı zamanda ışıklı dört mevsimi de hissettirdi bize. Kendi savaşımın içinde bir adım daha ileriye gittiğim bir yıldı. Çok şey değiştirebildim mi hayatımda? Bazen evet, bazen hayır. Hoşlandığım çocuğun bana yazmaması canımı yaktı, ama Lady Gaga'nın "Kariyeriniz bir sabah uyandığınızda sizi sevmediğini asla söylemeyecek" sözünü hatırlayıp, yoluma daha sıkı sıkı tutundum. 30 yaşın verdiği zorunlu bir olgunlukla birlikte, tahammül sınırlarımız azalıyor. İnsanlara karşı daha az taha

Vaktin varken SEV

Vaktin varken sev, Korkma duygularından sadece yaklaş Yargılama kendini aynalarda sadece inan Kalbin varken hisset sıcaklığını saflaş biraz Çiceklerden yol yap sevgine ve sakın geri dönme Vaktin varken sev, Bir tekrarı daha olmayacak çünkü Bak bir kelebek daha öldü Bu kez kalbinin götürdüğü yere git. Sorma sorgulama sadece git. Vaktin varken sev Koru sımsıkı sar aşkı kaybetme sakın Vedalar acıtsada,korkma ağlamaktan Hadi yaklaş şimdi başlıyor aşk......

+20 Yaş Sendromu

          Hani vardır ya böyle artık aynalara baktığınızda eskisi gibi değilsinizdir nerde o eski günler dersiniz aslında 40'lı yaşlarda söylemeye başlarsınız ama 20 'li yaşlarda da söylemeye başladık biz.Lisede sınıfınızdaki en ilginç (burda ilginç darken aslında en kötüsünü söylüyorum) çiftin sizden once nişanlandığını duymak yada artık doğum günü partileri yerine nişan,düğün partilerine davet edilmeye başladığınız an işte o an 20'li yaş sendromu başlamış oluyor.Daha siz doğru düzgün bir ilişki yaşayamıyorken rekor ilişki süreniz 6 ayı geçmiyorken diğer arkadaşlarınızın nişan törenine gitmeniz insanda hafif bir depresyon ve ufaktan Halil Sezai dinleyerek (ki hiç sevmem) İsyan etmenize sebeb olabilir.Hayallerinizin artık gerçekten saçma olduğunu anladığınız ve çok az bir kısmını gerçekleştirmek için uğraştığınız dönemdir.Aslında hepsini isteseniz gerçekleştirirsinizde arada bir aşk gelince birde evde kalma durumu oluşmaması için biraz olsun vazgeçersiniz.Zate