Ana içeriğe atla

Sevmeyelimde Taşımı Dönelim.

 Sevmek ne zamandan itibaren sorun olmaya başladı ? Neden kimi sevdiğin bu kadar önemli.Her geçen yıl birşeylerin daha da değişmesi gerekirken (olumlu) daha da kötüye gidiyor gibi hissediyorum.Evet eskisi gibi bir ortamda yaşamıyoruz belkide eskilere göre çivisi çıktı bu dünyanın belkide o çivi doğru yerde durmuyordu ? Çiviye asılmış çerçeve eğreti durduğudan çıkartmak başka yere asmak gerekti.Evet belki de son zamanlar yaşanılan o kadar çok sorun varken bu konuda durup düşünmenin zamanı değil gibi geliyordur fakat her yıl 17 mayısda onur yürüyüşü yapmak gerekiyorsa demek ki birşeyleri için henüz daha hazır değiliz demektir.Yazmak istediğim konu cinsel yönelimler.İnanın cinsel yönelimi bazı kesimler tarafından '' farklı '' olarak tanımlanan kişiler için varolmak ve kendisini keşfedip toplumda yer alması çok ayrı bir savaşın başlaması anlamına geliyor.Bu yazıyı yazmaya geçen akşam bir röportaj dinledikten sonra karar verdim.Kendi yaşam süreçim aklıma geldi ve birşeylerde ben yazmak istedim.Çünkü konuşmazsam olmazdı....Toplumda yer almamız gerekiyor bir noktada hayatlarımıza devam etmek için ve bunu yaparken malesef belli başlı kabul görmüş kalıplarımız var ve eğer herhangi biri bu kalıbın dışına çıkar yada çıkmaya çalışırsa onu kabul etmemiz zaman alıyor hatta bazen direk dışlayabiliyoruz.Dışlananlar arasında bir kaç örnek vermek istiyorum : lezbiyenler,biseksüeller,geyler,trans-bireyler yada kısaltılmış haliyle LGBTQ (q demek interseks ve kuir anlamında kullanıyor ayrıntılı bilgi google.com :)).Dışlamak istiyoruz neden ? Çünkü buluduğumuz kalıpların dışında aykırı hareket ediyorlar.Çünkü toplumda farklı görünüyorlar.Çünkü bir erkeğin yada bir kadının erkek gibi kadın gibi davranması gerekiyor.Çünkü belkide o dışlayan kişinin içindeki sakladığı gizli duyguları heycanları ortaya çıkarıyor.Bir kişiyi dışlamanın altındaki en büyük sebeb korkudur.Korkuyla yüzleşmek istemeyenler dışlamayı,görmezden gelmeyi yada sessiz kalmayı seçerler.Neden mi çünkü bu en basit ve kısayoldur.Diğer türlü kim kabul edecek kadar özgür düşünmek ister ki bir kesim evet ama o kesim gün geçtikçe büyüyor bu da umut verici bu yazı iyiden de umutsuz bir yazı olmaycak.Dışlanmış kişiler hakkında bir kaç birşeyle devam etmek istiyorum.Kişinin kendisi keşfetmeye başlaması ortaokul ve lise yıllarına denk geliyor ve malesef o zamanda birçok aile,arkadaş zorbalığına maruz kalıyorlar neden mi işte yine aynı cevap farklı olduklarından onlara evde babalarını annelerinin dedelerinni teyzelerinin sokaktadaki teyzenin öğrettiği kalıplar dışında olduğundan.Farklı bir bireyin kendisini bulup kimliğini benimseyip toplumda yer alması belkide en iyi ihtimalle 25 yaşını buluyor belkide 30+ çok iyimser sayılar vermiş olabilir.Tabikide bu kimliğini bulunca bu durum değişmiyor çünkü birde bu dışlanmış bireylerin toplum içinde çoktan hazır bulundukları kalıplar var bunlar biraz çirkin kalıplar ama söylemezsem olmaz.Genellikle evli,60+ yaş adamların fantazi dünyaları,''gizli '' adı altında çocukları yaşlarındaki bireylerin kimlikleri keşfetme yolunda masumluklarını kirletme yolculuğu inanılmaz tehlikeli ve kötü bir yol.Bunu toplumun içindeki kalıplar belirliyor neden mi çünkü bu dışlanmış kişiler kalıpların dışında oldukları için yaşamakdan söylemekden çekinilen konuları rahat bir şekilde bahsettikleri için o konuların sebebsiz sorgusuz aranan kişileri haline geliyorlar.Tek amaçı toplum içinde yer edinmek olan birey birde bakıyor evli adamların sürekli tacizinde ve daha da zorlaşan bir kalıb ve algıyla savaşmak zorunda kalıyor.Bunları kendi kendine inşaa edilmiş kalıblar oluyor evet bunu kendilerince doğru kalıbda olan kişiler oluşturuyor ve dışlanmak zorunda olan kişiler birde bu tacizlerle savaşmak zorunda kalıyor.Tek yaptığı neydi peki kendini bulmakdı.Evet şimdi buraya kadar acındırmak gibi geliyor olabilir ama doğru yerden empati kurmayı başarırsanız tüm anlattıklarımın gerçek olduğunu anlayabilirsiniz.Böyle bir algının altında tabikide pek çok sebeb var.Ama en büyük sebeblerden birinden bahsettim.Peki nerde hata yapılıyor.Her zaman savunduğum bir düşünceden bahsetmek istiyorum.Dışlanmanın sebeblerinden biride anlaşılamıyor olmaktır.Yanlış aktarılmış yada yanlış anlatılmaktan da geçer.Peki bu nasıl oluyor.Her toplumun kendine has kültür gelenek görenek kimliği var.Avrupada (akdenize yada ortadoğuya göre) daha açık ve özgürlükçü bir kültür varken bu durum ortadoğu ve akdeniz ülkelerinde daha farklılık gösterebiliyor.Hatta daha da detaylı örnek vermem gerekirse müslüman ve hristiyan topluluklarda da pek çok farklı düşünce ve tepkiler olabiliyor.En büyük hayatı avrupadaki kültürün aynısını kendi toplumumuzda kültüre serpiştirmek yerleştirmekte yapıyoruz.Benim fikrim şöyle: bir durumu topluma katmadan önce o durumu nasıl karşılanır nasıl hareket eidlmeli ve nasıl uygulanmı gibi soruların cevapları iyi düşünülüp verilmelidir ki dışlanmanın zeminin oluşturulmasın.Açıkca bellidir ki bir avrupada ki gibi bir ortam yok bu coğrafyada ve de o kadar yakın hiçbir zaman olmaycak ve olmasnın beklemekde gereksiz çünkü kültür farklı yapıyor toplumu ve toplumu kişileştiren kültürdür.Her toplum kültürünü geleneğini korumak ister.Önemli ve kritik nokta toplumun kültürünü geleneğini çok fazla rahatsız etmeden sessizce yavaşca ilerleyip farklılığı çeşitlilğe çevirmeyi başarmaktır.Farklılık var olan durumun zıttı anlamına gelirken çeşitlilik var olan durumun sadece eş değeri gibidir.Bu iki terimin farkını bilemeden hareket etmek yapılan yanlış adımlardan diye düşünüyorum.İki adamın karşılıklı durup 6 ve 9 rakamına bakarak tartışdıklarını anlatan karikatürü herkes biliyordur.Aynı durum bu cinsel yönelim ve onur günü içinde geçerli.Bu yolda pek çok adım atıldı emek verildi savaşıldı tüm yapılanlar hatalımıydı tabikide hayır fakat çok daha farklı bir yoldan daha iyi bir noktaya gelinebilirdi diye düşnüyorum.Bu yazında herşeyi eleştirip durumla ilgili özet bilgi vermekti amaçım.Ortak merkezimiz sevmeyelim de taşamı dönemli kimi nasıl neden sevdiğimizin ne önemi var ve neden önemi varki aşk aşktır demek dururken.Birde bu konu için savaşların,gözyaşların,ayrılıkların yaşandığını duymak istemiyorum.Kalblerinizdeki sevginin yeşerdiği tüm herkesi eşit olduğu gibi koşulsuz şartsız kabul gördüğünüz günler diliyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belki dünya insan olsaydı, "Yine geldim amaçsız bir dönüş" diye fısıldayabilirdi

Ne olduğunu anlamadan geçen koca bir 365 gün... Belki dünya insan olsaydı, "Yine geldim amaçsız bir dönüş" diye fısıldayabilirdi. Bizde yeni umutlarla toz pembe birkaç saat yaşayalım diye, yemeler içmeler, birkaç havalı story atmak için girdiğimiz bir savaşın içindeyiz. Hayallerimizi dövizin hızına kaptırmışız. Belki yetişebiliriz, belki ucundan yakalayabiliriz. Geçtiğimiz yıl, çok fazla başkaları adına utandığımız, insanlığımızı sorguladığımız bir yıl oldu. Yorucu ve yıpratıcıydı, fakat aynı zamanda ışıklı dört mevsimi de hissettirdi bize. Kendi savaşımın içinde bir adım daha ileriye gittiğim bir yıldı. Çok şey değiştirebildim mi hayatımda? Bazen evet, bazen hayır. Hoşlandığım çocuğun bana yazmaması canımı yaktı, ama Lady Gaga'nın "Kariyeriniz bir sabah uyandığınızda sizi sevmediğini asla söylemeyecek" sözünü hatırlayıp, yoluma daha sıkı sıkı tutundum. 30 yaşın verdiği zorunlu bir olgunlukla birlikte, tahammül sınırlarımız azalıyor. İnsanlara karşı daha az taha

Vaktin varken SEV

Vaktin varken sev, Korkma duygularından sadece yaklaş Yargılama kendini aynalarda sadece inan Kalbin varken hisset sıcaklığını saflaş biraz Çiceklerden yol yap sevgine ve sakın geri dönme Vaktin varken sev, Bir tekrarı daha olmayacak çünkü Bak bir kelebek daha öldü Bu kez kalbinin götürdüğü yere git. Sorma sorgulama sadece git. Vaktin varken sev Koru sımsıkı sar aşkı kaybetme sakın Vedalar acıtsada,korkma ağlamaktan Hadi yaklaş şimdi başlıyor aşk......

+20 Yaş Sendromu

          Hani vardır ya böyle artık aynalara baktığınızda eskisi gibi değilsinizdir nerde o eski günler dersiniz aslında 40'lı yaşlarda söylemeye başlarsınız ama 20 'li yaşlarda da söylemeye başladık biz.Lisede sınıfınızdaki en ilginç (burda ilginç darken aslında en kötüsünü söylüyorum) çiftin sizden once nişanlandığını duymak yada artık doğum günü partileri yerine nişan,düğün partilerine davet edilmeye başladığınız an işte o an 20'li yaş sendromu başlamış oluyor.Daha siz doğru düzgün bir ilişki yaşayamıyorken rekor ilişki süreniz 6 ayı geçmiyorken diğer arkadaşlarınızın nişan törenine gitmeniz insanda hafif bir depresyon ve ufaktan Halil Sezai dinleyerek (ki hiç sevmem) İsyan etmenize sebeb olabilir.Hayallerinizin artık gerçekten saçma olduğunu anladığınız ve çok az bir kısmını gerçekleştirmek için uğraştığınız dönemdir.Aslında hepsini isteseniz gerçekleştirirsinizde arada bir aşk gelince birde evde kalma durumu oluşmaması için biraz olsun vazgeçersiniz.Zate