Ben bir ağacım.Yorgun,yalnız ve bir gözü toprağa bakan bir ağaç.Ağaç deyip geçmek bazılarına göre çok kolaydır.İnan bana ağaç olmak hiç kolay değildir.Misafirlerim geldiğinde onlara serin gölgemi sunarım,misafir kuşlar dallarıma konar,onlara yuva olurum.Kuvvetli bir rüzgar eserde dallarım buna dayanamaz diye ödüm kopar.Bazen yanımdan geçenlerle uzaklardaki dostlarıma selamlar yolladım en çok ormanda bir arada olurum dostlarımla mevsimler gelip geçer hep biz birbirimize destek olur koruruz şiddetli rüzgarlardan,yağmurlardan,soğuklardan.Biz tek başımıza kocaman bir orman da birbirimize yetiyorken hepimizin içinde en büyük korkularımız vardır.Bir gün gelip belimize bir balta vuracaklar yada başımızdan aşağı bir teneke benzini boca edecekler...Bu korkular yetmiyormuş gibi dostlarımda zamanla kuruyup gittiğinde yalnızlığımla başbaşa kaldım.Biliyorum bu duygu siz insanlar içinde acı verici...Çok ünlüyüm ben sizin dünyanızda her mevsimde farklı güzelliklerimi fotoğraflayanlar oldu o kadar çok fotoğrafım var ki kim bilir kaç kişinin telefonlarında hikayelerinin parçalarıyım.İnsanlar,her türlünüzü gördük kollarım salıncak oldu minik yüreklerinize,sevginizi aşkınızı kazıdınız yüreğime hiç canım yanmamış gibi sakladım isimlerinizi gövdemde,yiyip içip çöplerini ayaklarıma bırakanlar arada sırada bizi düşünenlerde çıkıyorda etrafımızı temizliyorlardı.Sonra bir gün korktuğumuz başımıza geldi.En küçüklerimizden başladı kıyamet günümüz alevler hızlıca sarmaya başladı gövdelerimizi yüreğimiz yandı,dallarımız birer birer düştü kuşlar,tavşanlar çığlıklarıyla duyurmak istedi acılarımızı ama siz bizleri CANLI saymadınız.Hele o dallarımda yavrularını büyüten kuşları gözlerimin önünde dostlarımı kaybettim hiç birşey gelmiyordu elimden sonra o alevler ayaklarımdan yukarıya doğru benide sarmaya başladı nefes almakda zorluk çekiyordum.Kim suçluydu bu hikayede ben sadece toprağında kök salmış bir ağacdım.Toprağıma ihanet eden ben miydim ? Sizlere kağıt kalem olan dostlarım onlara ne olacakdı.Yüreğime yaklaşmıştı artık alevler dayanacak gücüm kalmamıştı.Artık serin gölgemi dostlarımın külleri sarmıştı.Ölüyordum hemde hiç bir neden yokken evim yurdum dostlarım hepsi birer birer gözlerimin önünde gidiyordu.Sende benim gibi kök salmış olsaydın bunun ne anlama geldiğini zorlanmadan anlardın.Ben bugün öldüm.
Hani vardır ya böyle artık aynalara baktığınızda eskisi gibi değilsinizdir nerde o eski günler dersiniz aslında 40'lı yaşlarda söylemeye başlarsınız ama 20 'li yaşlarda da söylemeye başladık biz.Lisede sınıfınızdaki en ilginç (burda ilginç darken aslında en kötüsünü söylüyorum) çiftin sizden once nişanlandığını duymak yada artık doğum günü partileri yerine nişan,düğün partilerine davet edilmeye başladığınız an işte o an 20'li yaş sendromu başlamış oluyor.Daha siz doğru düzgün bir ilişki yaşayamıyorken rekor ilişki süreniz 6 ayı geçmiyorken diğer arkadaşlarınızın nişan törenine gitmeniz insanda hafif bir depresyon ve ufaktan Halil Sezai dinleyerek (ki hiç sevmem) İsyan etmenize sebeb olabilir.Hayallerinizin artık gerçekten saçma olduğunu anladığınız ve çok az bir kısmını gerçekleştirmek için uğraştığınız dönemdir.Aslında hepsini isteseniz gerçekleştirirsinizde arada bir aşk gelince birde evde kalma durumu oluşmaması için biraz olsun vazgeç...
Yorumlar
Yorum Gönder